35. Bölüm

489 63 2
                                    

  35. Bölüm

Dün Davut bey'in saldığı korkuyla beraber sabahın ilk saatlerinde ayaklanmıştı Zümrüt. Kızını da kaldırmıştı. Kızı Sinem gözlerini ovuşturarak annesine resmen isyan ediyordu.

"Anne neden beni uyandırdın! Ne güzel rüyamda Ateş ile evleniyordum."

"Başlatma Ateş'in den. Kalk ve hazırlan! Buralardan hemen gidiyoruz."

"Ne!" Dedi Sinem. "Ben asla Ateş'i bırakıp hiçbir yere gitmem!" Sinem sesini oldukça yükseltmişti. Bu duruma hâliyle Zümrüt dellenmişti. Hâlâ kendini rüyada sanan kızın çenesini kavrayıp sıktı.

"Bana bak yüz verdikçe tepeme çıktın. Kes sesini ve derhal hazırlan."

Kadın kızının çenesini bırakmasıyla kız çenesini sıvazladı, epey bir acı bırakmıştı çenesinde. "Tamam bâri son kez Ateş'e bakayım" Dedi soluk çıkan acı verici sesiyle. Sinem odadan çıkıp üst kata çıktı. Sevdiği adamı belkide son kez görücekti. Bu sebeple 'seni çok seviyorum Ateş' demeyi planlıyordu zihninde. Belki bu söylemle Ateş onun olucaktı. Böyle basit düşünceler Sinem'i mutlu ediyordu. Kapıyı dahi çalmadan içeri girdi. İçerde ne Ateş'i nede annesinin lanet kız olarak adlandırdığı Gamze'yi görememişti. Neredelerdi ki bunlar, sabahın ilk saatlerinde Ateş Gamze'ye sürpriz yapmak için güzel bir mekana götürmüştü. Gamze gördüğü manzarayla yine sevdiği adama sıkıca sarılmıştı. Bu sefer muazzam bir kahvaltı ve hediye olarakta annesinin 'sevdiğin kıza verirsin' diye ona emanet ettiği bilekliği hediye etmişti. Tabi bu hediye karşısında Gamze göz yaşlarını tutamamıştı. Yine Leyla hanım'ın adı anılmıştı ve Ateş yine duygulanmıştı. Annesini çok özlüyordu Ateş.

Sinem görmediği manzarayla yüzünü burktu. Şimdi annesi zar zor kolundan tutup, Erzincan'a götürücekti. Büyük abisi Erzincan da yaşıyordu. Derken  arkasını dönmesiyle çığlık atması bir oldu. "Kimsiniz siz!" Sinem spreyden çıkan gaz kokusuyla gözlerini kapattı.

***

"Sen gir konağa, ben 2 saate konağa dönerim." Gamze araçtan inmeden önce kocasının yanağından öpüp indi. Konağa girdiğinde Zümrüt bir şey arar gibi bir mutfağa, bir konağın için, bir bahçeye gidip duruyordu. Sanki saklambaç oynuyorduds ebe kendisiydi. Gamze kendini hiç oralı yapmadı. Sırf Zümrüt onun geldiğini fark etmesin diye sesiz adımlarla üst kata ulaştı. Kapı önüne vardığında karşısında Taha ve Dilruba'yı gördü. Taha ve Dilruba'nın elinde kırmızı renkli canlı çiçekler vardı. Gamze hayretle çiçeklere bakarken, çiceklerin ona doğru uzandığını görünce sevinçle çiçekleri aldı.

"Bunlar benim için mi?" Diye sorduğunda her ikiside evet manasında başını salladılar. Derken Taha mahçup bir ses tonuyla konuştu.

"Tekrardan özür dilerim Gamze. Sana bazı kötülükler ettiğim için çok özür dilerim."

"Bende özür dilerim yenge, sana bağırdım." Dilruba dudaklarını büzüp, başını eğmişti. Gamze bu sözler karşısında müthiş bir şekilde mutlu olmuştu. Sonunda kocasının kardeşleri ona öfkeyle bakmıyor, eskisi gibi sevgiyle bakiyorlardı. Gamze boyunu hâlâ dudaklarını büzmüş, başını eğmiş küçük ufaklığa eğip, ufaklığın o tombul yanaklarını avuçlayıp,"ben sana hiç kırılmadım ki" dedikten sonra sımsıkı sarıldı. Ardından ayaklanıp yüzünde büyük bir pişmanlık olan Taha'ya baktı. 

"Özür dilemene gerek yok. Hepimiz hatalar yaparız ve önemli olan yaptığımız hataları bir daha tekrar etmemek. Ve benden sana bir tavsiye o Zümrüt'en uzak dur."

Taha gözlerini kocaman açıp, ellerini havada sallamaya başladı. "Aman aman benden uzak dursun o. Sabah geldi beni boğmaya kalktı, neyseki abim yetişti."

İNTİKAM KUYUSU (Tamamlandı)Where stories live. Discover now