22. Bölüm ♧Hastalıklı ruhu♧

678 77 2
                                    


22. Bölüm

~Hastalıklı ruhu~

"Ateş'ten uzak duracaksın. Bize karşı gelmeyeceksin. Ateş'ten hemen boşanacaksın. Eğer dediğimi yapmazsan seni ellerimle öldürürüm. Anladın mı?"

Gamze bu acımasız yaşlı kadına cevap veremiyordu. Çünkü o boğazını sıkan elli çimdikliyor, o buruş buruş ama hâlâ güçlü elleri boğazından kurtarmakla meşguldü.

"Duydun mu anne mi?" Sinem annesine yanına geçerek sormuştu bu soruyu. Dimdik gururla duruyordu Sinem. Gamze ölmek istemiyordu. Tamam manasında başını yukarı aşağı salladı.

Zümrüt biraz daha sıksa havasızlıktan bayılıcaktı Gamze. Ellerini yavaşça Gamze'nin boğazından çekti. Gamze bu bırakmayla kendini yere bıraktı. Bedeni duvarın sert pürüzlü yerlerine değip zeminin sert yerine yapışmıştı adeta. Eliyle boğazını sıvazladı. Nefes alıp vermeye çalıştı. Hiç bu kadar zorla nefes aldığını hatırlamıyordu. Kapanmak üzere olan gözleri Zümrüt ve kızının odasına girmeleriyle birden ayıldı. Bu ikili kendilerini ne sanıyorlardı. Ne hakla onun odasına elini koluna sallaya sallaya giriyorlardı.

"Çıkın odamdan!" Desede kimse ona kulak asmamıştı. Sinem bazanın üzerindeki siyah araları beyaz çizgili gömleği eline aldı. Bu gömlek Ateş'in gömleğiydi. Gömleği burnuna götürüp, kokladı. İyice içine çekmişti kokuyu. Ateş'in o insanı kendine çeken çekici kokusu sinmişti gömleğe. Güzel bir kokuyudu. Sinem ihtişamla büyük bir tutkuyla kokluyor, arada bir de öpüyordu.

Gamze bu duruma son derece sinir olmuştu. Her ne olursa olsun Ateş ile evli olan oydu. Ateş onun kocasıydı. Ama bu Sinem sanki kendi kocasıymış gibi davranıyordu. "Hastasın sen" Diyerek gömleği Sinem'in ellerinden çektiği gibi dolaba koydu. Sinem annesine bakıp küstahça kahkaha attı. Tıpkı Sinem gibi Zümrüt'te kahkaha atmaya başladı. Bunlar ne diye durduk yere kahkaha atıyorlardı. Doğrusu Gamze korkmuştu. Yoksa şu an ölme vakti miydi? Her ne kadar korksada korkusunu belli etmeden dimdik durdu. Bu dik duruş sizden korkmuyorum mesajını veriyordu.

Zümrüt ve kızı Gamze'ye doğru ilerlediler. Gamze analı kızın üzerine üzerine gelmeleriyle kenara çekildi.

Zümrüt mobilyalara uyumlu bronz rengindeki iki kapaklı gardrobun sağ kapağını açtı. Bir tarafında Gamze'nin diğer tarafında ise Ateş'in kıyafetleri vardı. Gamze İstanbul'dan 3 valiz dolusu kıyafetle geri dönmüştü Nevşehir'e. Sinem kıyafetlerin güzelliğine hayran kalmıştı. Kıskanmıştı. Kıskanmasının nedeni kıyafetler değil, bu kıyafetlerden belki daha güzeli onda da vardı ama onun derdi kıyafetlerin ona Gamze kadar güzel yakışmamış olmasıydı. Ah bu Gamze ne giyse yakışıyordu.

Zümrüt Gamze'nin kıyafetlerini yere atıyor, Sinem ise pencereden avlunun ortasına atıyordu. Gamze ise durdurmak için büyük bir efor harcıyordu ama kâfi değili. Ne Zümrüt, nede Sinem zapt olmuyordu.

"Delirdiniz mi siz? Allah'ım yarabim sabır ver."

"Hee delirdik delirdik." Dediğinde Zümrüt eline gardırobun alt rafinda kalan son parça kıyafeti aldı ve kızına doğru fırlattı. Sinem de onu pencereden aşağı atınca odadan çıktılar. Gamze pencereye doğru koşup, pencereden aşağı baktı. Elbiseleri avlunun içinde darmadağındı. Her bir yere dağılmıştı kıyafeteler. Derken tam o esnada konağın büyük kapısı açıldı. İçeri giren Halit bey ve oğularıydı.

Halit bey sinirle etrafa bakıp dehşete kapıldı. Bu neydi böyle, konağın içini neden kadın elbiseleri ele almıştı. Tıpkı Halit bey gibi Ateş ve Taha da son derece şaşkındı. Kim, neden böyle bir şey yapardı ki? Derken Ateş ayağının ucunda olan kıyafete baktı. Karısı bu siyah çiçek desen eteği dün giymişti. Yoksa bu kıyafetler karısının kıyafetleri miydi? Ama neden, demekten alıkoyamadı kendini. O sırada heybetle basamakları inen halasına gözleri kaydı ve halasına merakla sordu.

İNTİKAM KUYUSU (Tamamlandı)Where stories live. Discover now