23. BÖLÜM

626 72 2
                                    

23. Bölüm

İçini korku kaplamış, arada bir kalbine dokunup,"Allah'ım korktuğum başıma gelmesin" diye dua edip hızlı adımlarla Zümrüt hanım'ın odasına gidiyordu. Zümrüt onu istifini hiç bozmadan açık pencereden çağırmıştı.

"Sibeeel çabuk buraya gell!" Sibel o an anlamıştı kötü bir şey olduğunu. Hâlbuki Sibel her şeyi haletmişti. Sabah kahvaltıyı kusursuz hazırlamış, odaları temizlemişti. Peki Zümrüt yine neye delinmişti de kuyruğuna basılmış tilki gibi çığlık atıyordu. Sibel çarçabuk vardığı yere girmeden önce titreyen ellerini eteğinin altına sakladı. Kapıyı tıklatıp, içeri girdi.

"Bu-buyrun Zümrüt hanımağa."

"Kovuldun!" Sibel'in en başından beri korktuğu şey başına gelmişti. Şimdi Sibel nerde yatar, nerde kalkardı? Sibel genç yaşta bu konağa hizmetçi olarak gelmişti. Sağ olsun Leyla hanım ona ablalık etmişti. Kimsesiz, bir başınaydı. Konağın mutfağındaki küçük oda evi olmuştu. Orda yatar, orda kalkardı.

"Ama Zümrüt hanımağam neden? Ben ne eksik yaptım, ne kusur işledim. Hem ben bu kış ayında nereye giderim" Dedi yalvaran gözleriyle. Belki acır ümidiyle konuşmaya devam etti. "Bilirisiniz kimim kimsem yok. Bu soğuk ayda ben nereye gideyim. Söz maaş falanda istemem. Yeter ki beni kovmayın. "

"Senin derdinden banane. Ben seni kovdum diyosam kavmuşumdur. Git nerde yatarsan yat. Neyin varsa topla var git yoluna. Gitmeden öncede Gamze'yi çağırdığımı söyle." Sibel iğne oyalı yemenisiyle göz yaşlarını sildi.
Ahım olsun demek istedi ama diyemedi. Cesaretsizdi, korkaktı Sibel.

Doğruya bu Zümrüt'tü ve kimseye acıması yoktu. Boşa göz yaşı akıtıyor, boşa yalvarıyordu Sibel. Sibel yaslı gözleriyle üst kata çıktı. Odanın kapısını çaldı. Gamze yine Zümrüt ve kızı geldi diye irkildi. Ama o iksinde de kapı çalıcak kapasite yoktu. Sibel gelmiştir diye düşündü ve yatağın üzerinden inip, "gel" dedi.

"Gamze hanım Zümrüt hanımağa sizi çağırdı." Sibel ağlamaklı ses tonunuyla söylediği bu sözlerle kapıdan çıkmak üzereyken,

"Sağ ol Sibel." Dedi Gamze elini Sibel'in omuzuna koyarken.

"Neden?" Dedi Sibel. Ona ne yararı dokunmuştu ki?

"Alnımı pansuman ettiğin için."

"Ama ben pansuman etmedim ki. Siz düştüğünüzde Ateş bey'im gelip sizi sedire taşıdı ve pansumanı bizzat kendisi yaptı." Gamze o beyaz dişlerini gösterdi. Yüzünde hem şaşkınlık hem de mutluluk vardı. Bugün güneş ona çok fazla görünmüştü. Dün boşa boşa sevdiği adama vicdansız demişti. Meğersem onu kucağında taşıyıp, pansuman eden kocasının tâ kendisiymiş. Ah bu Ateş gerçekten vicdanlıydı. Gamze içinde oluşan bu mutlulukla Sibel'in üzüntüsünü fark edemedi. Direkt olarak aşağıya Zümrüt'ün odasına indi.

"Beni çağırmışsın." Dedi kapı eşiğinde bekleyerek.

"Konağa bir takım misafirler gelicek. Hemen mutfağa inip yemek hazırla."

"Hazırla derken Sibel ne güne duruyor?"

"Onu kovdum."

"Hangi hakla." Demek Sibel bu yüzden üzgündü. Ah Gamze'de onu teselli edememişti.

"Çünkü keyfim onu kovmak istedi."

"Bu işler keyifle olmuyor Zümrüt hanım." Gamze sert çıkışmıştı. Bir an Zümrüt'ün Zümrüt olduğunu unutup konuşmuştu. Şimdi yiyeceği azarın farkında olup dudaklarını dişlerinin arasına aldı.

"Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana akıl veriyorsun. Terbiyesiz!" Zümrüt sinirlenip, ayaklandı. Dişlerini sıkıp göz dağı verdi. "Yemek memekte hazırlama. Amma buraya Ateş'in karısını görmeye geliyorlar. Ateş'in karısı bize bir yemek dahi vermedi der dururlar. Ateş o vakit senden daha nefret eder. Annemin aldığı gelini kötülediler diye."

İNTİKAM KUYUSU (Tamamlandı)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz