dört, yanlış.

1.2K 161 78
                                    

-S.
okula gittiğimde yolun yarısında dönmek istemiş olsam da Chris buna izin vermemişti. zaten epey devamsızlığım vardı o nedenle ona hak veriyordum ama onun derdi bu değildi. Chris'in asıl isteği öyle saçma kişi ve olaylar için kendimden çekinmemem ve okuldan kaçmamamdı. elbette haklıydı yine ama bu zordu. gerçekten zordu. o sınıftaki herkesin istisnasız arkamdan iş çevirdiğini öğrenmiştim. üstelik öğretmenlerden bazıları da buna dâhildi.

sınıfıma çıkmadan önce son kez arkama dönerek beni izlediğine emin olduğum müdür yardımcısı Chris'e bakmak istesem de gerek yoktu buna. ve zaten o da benimle görüşmek istemezdi sanırım tekrar. buna beni öptükten sonra hiçbir şey olmamış gibi kalkmasından, bana hazırlanmamı söyledikten sonra okula götürmesinden varmıştım. Tanrı aşkına elbette ki özel bir şey beklemiyordum, herif benim okulumda yönetici iken özellikle. fakat yine açıklama yapmamış, değersiz hissettirmeye başlamıştı o da.

iç çekerek elimi sınıfın tahta kapı koluna götürdüm. boştaki elimle kapıyı tıklattıktan sonra içeriden gelen komutla girmiş, ders anlatan edebiyat öğretmenim Jihyo'nun tebessümü ile karşılaşmıştım. dersini bölmeme kızmadan yerime geçmeme izin verdiği için ona minnettardım. Young Erkek Lisesi'ndeki nadir iyi şeylerden biri de aramı iyi tuttuğum birkaç öğretmenimdi. bunlara Bayan Jihyo da dâhildi. ders konusunda gezindi gözlerim. hemen çantamdan önce kalın edebiyat kitabını almış, olduğumuz konunun sayfasını bulmaya çalışıyordum. birden çalan kapı, ve içeri giren Chris çekmişti.

içimi ufak bir heyecan ve sinir kaplasa da yanındaki çocuk sinirimi arttırmıştı. neden onu öyle tutuyordu omuzlarından? beni sınıfa getirdiği ilk günde bana tip tip bakmaktan başka bir şey yapmamıştı. çocuk kendini tanıtamıyormuş gibi bir de oturup tanıtacak mıydı onu?

"Merhaba çocuklar, bu yeni arkadaşınız Han Jisung. kendisi okulumuza yeni katıldı. ona iyi davranacağınıza inanıyorum."

ciddi ciddi ondan iyi davranmalarını istiyordu. sinirim bozulmuş bir şekilde önüme dönerken duyduğum 4 kelimeden oluşan cümle, ve bana yaklaşan genç ile donakalmıştım. "Seungmin'in yanına oturabilirsin Jisung." gözleri beni arayan genç boş bulduğu tek yer olan benim yanımı görünce Chris'in kimden bahsettiğini anlamıştı. yanıma gelerek oturmuş, yetmezmiş gibi bir de bana gülümsemişti. sinir bozucuydu ama sevimli gibiydi bu sincap kılıklı çocuk. saçının lacivert olmasına okul nasıl izin vermişti umursamamaya karar vererek önüme döndüğümde birden kitabıma bakmak için dibime giren çocuğa sorgular bir bakış atmıştım. rahatsız olduğumu anlamış olmalıydı ki geri çekilerek bana elini uzatmıştı. "Han Jisung, memnun oldum. ismin Seungmin'di sanırım?" ona cevap vermek istemiyordum. ona cevap verip onunla arkadaş olursam kimse onunla konuşmaz, zamanında kimya dersine Jeongin'e yaptıkları gibi onu da dışlarlardı. fakat karşımda gülümseyen bu sincap surata dayanamayarak ben de elimi uzatarak elini sıktım samimi bir şekilde. "evet ben Kim Seungmin, gerçekten memnun oldum Jisung."

Jisung'un sürekli soru sorarak beni güldürdüğü ders bittiğinde sonraki derse hazırlanıyorduk. yeni gelen coğrafya öğretmenini merak ediyordu sınıftaki herkes. çocuklar onun kadın olmasını dilese de onları saçma bulan Jisung bana döndü. "Umarım sinirli biri değildir, coğrafya bilgim tam anlamıyla berbat bu dersten nefret ediyorum." ona hak verdiğimi belirtircesine aşağı yukarı salladım gülümseyerek. kapı açıldığında herkesin gözleri oraya dönmüştü. gelen açık kahve saçlarının alnına dökülmesine izin veren, orta boylu yüzü temiz bir adamdı. Felix'inkine benzer parlak gözleri vardı. dudakları kalp şeklinde dururken adam beklemeden girmiş, elindeki çantayı masaya bırakmıştı. üzerindeki ceketi düzelttikten sonra sınıfa dönerek kendini tanıtan ilk cümleyi kurdu.

"Merhaba baylar, ben Lee Minho. sizlerin de bildiğini düşünüyorum ki sizlerin yeni coğrafya öğretmeniniz olarak buraya atandım."

adam öyle net, öyle berrak bir sese ve kondiksiyona sahipti ki sınıftaki herkes sus pus olmuştu.

"sorusu olan?"

"bay Minho, Yunan Tanrıları görülmez değil miydi?"

yanımdaki Jisung'a döndüğümde âdeta gözlerinden kalp çıkararak adama bakıyordu. ona bir tokat atarak kendisine gelmesini bekledim gülmemek için kendimi kasarken. sorduğu soru ile herkes ona bakarken adam bozuntuya vermeyerek ona baktı. bir an gözlerinden lazer ışını çıkacak da Jisung'u delecek sandım. herifin bakışlarında bile hayır yoktu yahu.

"bak dostum, amacın dalga geçmek ise dışarıya alalım seni. buraya gerçekten bir şeyler öğrenmek için, dersi severek gelenler kalsın istiyorum yıl boyunca." adam konuştuğunda kısa bir süre ona baksam da çoğunlukla hâlâ ona bakan Jisung'a bakıyor, kahkaha atmamaya çalışarak elimi ağzıma daha çok bastırıyordum. birden âdeta yerinden atılan Jisung zıplayarak heyecanlı heyecanlı kendini anlatmaya başlamıştı. "Efendim ben Han Jisung sizin gibi bu okuldaki ilk günüm ve ben sandığınızın aksine size yani coğrafya dersine âşığım."

adam ona ters bir bakış atarken bir şey söylemek için ağzını açsa da birden sınıfın açılan kapısına dönmüştü gözler. içeri giren bay Christopher Jisung hariç herkesin ilgisini çekecek derecede ciddi duruyordu. ona korku ile bakarken gözlerimiz buluşmuştu. bana baktığında gözlerindeki o üzgün ifadeyi yakalamıştım bile.

bal. chanminWhere stories live. Discover now