on beş özel.

455 64 2
                                    

- as much as it seems, like you own my heart; it's astronomy
we're two worlds apart

K.
Young Erkek Koleji öğrencileri, okullarına gelen müdürün odasından hiç çıkmayışını garipsememişlerdi. Luhan ne zaman gelse, zorunlu bir tören veya konuşma olmadıkça vaktini odasında geçirirdi. o nedenle okulda ekstrem bir şey yoktu.

Seungmin ve Sehun, kalan derslere "görevli" olduklarından dolayı girmiyorlardı. bu nedenle sınıfta yalnız kaldığını hisseden Jisung pek de iyi hissetmiyordu, dostları zaten yoktu ve sınıftakilerin manasız bakışlarının altında eziliyor gibiydi. ders coğrafya olduğundan heyecanlanmamıştı ilk defa. Jisung yalnız hissediyordu. dakik olan öğretmen Lee Minho derse zil çalar çalmaz girmiş, masasındaki yerini almıştı. sınıf yoklamasını bilgisayarındaki tabloya geçirirken hasta olmadıkları için gelmediğini öğrendiği Chanyeol ile Baekhyun'u yok yazmış, sınıfı sayarken ise iki kişinin daha yokluğunu, Jisung'un ise boş kağıda bakarkenki durgunluğunu fark etmişti. normalde ona tavırları ve tuhaf bakışları sebebiyle sinir olsa da durgunluğunu da sevmemişti. onun bu hâline alışık değildi, bu nedenle belki de ilk defa Minho adım atacaktı bu öğrenciye. neşesinin yerine gelmesi için tebessüm ederek sormuştu sorusunu.

"Han Jisung, bakıyorum saz arkadaşların bugün yok? Neden teksin?"

soru iyi niyetle sorulmuş olsa da Jisung hassas bir andaydı ve zaten ağlamamak için kendini zor tutuyordu. yutkunup derin nefes alarak Minho'ya baktığında kendini kasıyordu ağlamamak adına. Fakat Minho'nun gülen suratındaki ifade; ona sınıfındaki aptalların ifadesini hatırlatmıştı. Jisung, Minho'nun kendisinden hoşlanmadığını zaten bilse de bunu bu ifade ile iliklerine kadat hissetmişti.
değer verdiği adam tarafından küçümsenmiş hissediyordu.

derin bir nefes almak istemişti fakat bu defa boğazına giren o yumrunun ağrısı nefes almasına bile engel oluyordu. elleri deli gibi titremeye başlarken akan gözyaşlarına tahakküm edemiyordu. sınıftan yükselen fısıltı ve kıkırdama sesleriyle tırnakları avuç içlerine istemsizce batarken, tamamen nefessiz kalmaya başlamıştı. daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayarak koşar adımlarla sınıftan fırlamış, geniş koridorun sonundaki tuvalete atmıştı kendini. açık camın yanına geçerek derin nefes almaya çalışıyor olsa da yapamıyordu, artık farkında bile olmadan hıçkırıyor, bağırarak ağlıyordu. Jisung anksiyetesinin öncülüğünde panik atak geçiriyordu. kalbi iyice sıkışmaya başlarken arka cebine attı elini, telefonunu almak; abisini aramak istiyordu kendisine yardım etmesi için. Fakat ellerinin titreyişi, gözlerinin buğulu görüşü yüzünden telefon elinden düşmüştü.
bu bile Jisung'un iyice fenalaşmasına sebep olurken bir el onun omzuna konmuş, onu kendisine çekerek başını kendi omzuna koymuştu.

Lee Minho, öğrencisinin girdiği bu durumun sebebinin kendisi olduğunu biliyordu. ona yardımcı olmak, onu kendine getirmek istiyordu. Minho onu üzmek istememişti ki. Jisung'u kendisine çevirdiğinde bir elini başına yerleştirerek onu sakinleştirmesi için saçını okşuyordu. bir diğer eliyle de gergin sırtını sarmalamış, sakinleşmesi için orada olduğunu bilmesini istercesine sıkıca tutuyordu.

"Jisung, ben buradayım. seninleyim."

bu genç adam ne yapacağını bilemez haldeydi, hiçbir vakit böyle bir olayla karşılaşmamış olmasının verdiği etki mi, yoksa bu atağı yaşayanın Jisung olmasının verdiği etki mi sebep olmuştu paniğine bilmese de çok endişelenmişti. kollarındaki diğer gence bir şey olmasını istemiyordu. fakat Jisung, onu ittirerek geriye doğru sendeledi yavaş yavaş. halsiz olduğundan hala titriyor, duvara tutunarak yürüyordu.

"benimle misin gerçekten? sen benimle falan değilsin, yalan söyleme artık. ben iyi değilim, tamam mı? ben hiç iyi değilim. bu ilk defa olmuyor, geçirdiğim ilk atak değil. fakat ben ilk defa; birini kriz geçirecek kadar sevdim. ben ilk defa, onun yüzünden geçirmiş de olsam bu anlarda yanımda ailemden başka biri olsun istedim. lanet olsun ki ailem ol istedim. annemi, babamı, abimi tanı, beni sev istedim. senden sadece beni sevmeni istedim Minho,"

ismini söylemek bile, kalbini hızlandırmıştı yine. onunla konuşmak, ona sevdiğini bu biçimde söylemek, onun nefretini hak etmediğini belirtmek istiyordu Jisung.

"sana ilk defa Minho dedim, seni sevdiğimi sana ilk defa söyledim. bunun için ne hayaller kurdum senin haberin bile yok. sana isminle seslenmek, kendi kendime bile yapamadığım bir şeydi. fakat ben seni gördüğüm ilk andan beri, seni dostlarıma, aileme, abime anlatacak kadar fazla sevdim. ben anksiyetem azdığında sakinleşmek için seninle türlü türlü hayaller kurdum.. ama sen? senin benden haberin bile yok!"

yere yığılmak istemiyordu, bunun için kendiyle verdiği çaba muazzamdı. yerdeki telefonunu da alırken kendisine son kez hayret içinde bakan adama kırgın bir bakış atmış, koridora yönelmişti. koridorun duvarına rastlanarak kendini biraz daha dayanması için uyarırken titreyen elleriyle telefonu açmaya çalışmıştı. birkaç kez titreyen elleri sebebiyle zorlansa da en sonunda başarmış; bu tarz atak anlarında aramak kolaylaşsın diye acil aramalar kısmına numarasını koyduğu abisini aramıştı hemen.

"lütfen gelip al beni."

bu dört sözcüğün devamını getiremeden yoğunlaşan atak ile telefonu bir kez daha yere düşerken Jisung da koridorda mandalina soyarak yürüyen öğretmeni Do Kyungsoo'nun üzerine yığılmıştı. baygın olmasa da atak sebebiyle her yeri tir tir titriyor, kendisi ise bilincini kaybetmişçesine ağlıyordu. Kyungsoo şok içinde onu kendisine getirmek istese de neye uğradığını dahi anlayamamıştı daha. bu öğrencinin kim olduğunu bile göremiyordu henüz genç yüzüstü düştüğünden. onu kolları arasına alarak yüzüne bakarken nefes almasını kolaylaştırmayı da amaçlıyordu.

"Hanji? iyi misin? Jisung beni duyuyor musun? Han Jisung bu benim, Kyungsoo. ağlamaman ve derin nefes alman gerek, lütfen dediklerimi yapmaya çalış Jisung."

nafileydi. Jisung onu tam duyamayacak kadar yorgundu. kendine hakim olamadan dakikalardır ağlıyor, abisinin gelerek kendisini alması yönünde bir şeyler mırıldanıyordu. onu duyamayan Kyungsoo, kendisini daha iyi anlamak için kulağını onun yüzüne eğerek ne dediğini işitmeye çalışırken koridorun diğer ucundan gelen şiddetli ses sebebiyle irkilmişti.

"ondan uzak dur!"

koridorun diğer ucundan koşarak gelen adam bağırarak söylemişti bunu. Kyungsoo korksa da öğrencisini bırakamazdı. bu çocuğu cesedini çiğneseler dahi bırakmayacaktı. özellikle de gelenin kim olduğunu görünce kollarındaki genci iyice kendisine çekmiş, saklamak istercesine etrafına sarılmıştı. hiddetle gelen adam Jisung'u almak için bir hamlede bulunsa da Kyungsoo ona sırtını dönerek cevap vermiş, ani dönüşü sebebiyle omzuna giren ağrıya rağmen Jisung'u vermemekte direnmişti. adam daha kısık bir ses tonu kullanarak bir kez konuşmuştu bu defa.

"kardeşimden uzak dur dedim sana, onu hastaneye götürmem gerek!"

birisi, Jisung'un abisi olduğunu söylüyordu. Kyungsoo birkaç dakika önce de Jisung'un bu tarz bir şey söylediğini anımsayarak adama döndü sinirli bir ifade ile. karşılaştığı kişi on dehşete düşürse de karşısındaki kendisine bakmıyordu bile. tek derdi hala ağlamakta olan kardeşini çekip almaktı. Kyungsoo şaşkınlıkla onu izlerken adam Jisung'u kaldırarak kollarına almış, koridora toplanan öğrenci ve öğretmen kalabalığını yara yara ilerlemişti. kalabalıktan fırlayan Kyungsoo'nun bir bakıma en iyi anlaştığı Minho onu sarsarak gelenin kim olduğu hakkında sorular soruyordu. şoktan çıkan Kyungsoo ise Minho'nun kendisini kolundan çekerek ilerletmesine izin vermiş, kendisi de peşinden koşmaya başlarken cevaplamıştı aklındaki soruları.

"Jongin o! Jisung'un abisi! o bir doktor Minho"

HALA YAŞIYORUM?
umarım bölümü beğenirsiniz, özel bölüm tarzı bir şeydi. oy vermeyi unutmayın lütfen.

bal. chanminWhere stories live. Discover now