on üç, gülüş.

616 67 7
                                    

And then he smiled, that's what I'm after
A smile in his eyes, the sound of his laughter.*

-K.

dürüst olmak gerekirse, kısa bir süre önce öpüşürken gördüğünüz abiniz, öğretmeniniz ve sebebini inkar ettiğiniz -kabullenemediğiniz demek daha doğru olur- hâlde evinde kaldığınız, birbirinizi öpüp sarıldığınız müdür yardımcınızla beraber dörtlü bir yürüyüş yapmak gerici bir eylem olurdu. en azından, gergince parmaklarını büken Seungmin öyle görünüyordu uzaktan. yakından ona bakan Chris de böyle düşünüyordu gerçi. miniğinin böyle gergin olmasını istemiyordu, hele de yanında o varken.

o nedenle miniğinin koluna kendi kolunu yanlışlıkla vurur gibi yapmış, orada olduğunu belli etmek istemişti. ona bakan Seungmin'in gözlerinden okunuyordu âdeta gerginlik. o nedenle Chris, miniği ona baktığında gülümseyerek başını eğmişti sol yanına. Chris artık Seungmin'in korkmasını istemiyordu. Seungmin'in hiçbir konuda kötü hissetmesini istemiyordu. Seungmin'in, güvenebileceği birinin olduğunu bilsin istiyordu. işe yaramış görünüyordu da, Seungmin, utançla yere bakan abisi, ve abisine bakan öğretmeninin dağınık dikkatlerinden istifade ederek hızla Chris'e yanaşmış, kimselere fark ettirmeden yanağına dudaklarını bastırmış, minik bir buse bırakmıştı.

19:07, akşam.

"bir an gelir, bir şey olur ve siz, siz olmaktan çıkarsınız. mutluluk, sevinç ve neşe sizi havalara uçurur. bambaşka biri yapar, gerçek siz yapar sizi. herkesten gizlediğiniz sizi çıkarır ortaya o şey, o kişi. işte bu, bir şeye, birine duyulan derin sevgi, derin âşktır."

Chris'in, defterine yazdığı son cümlelerdi bunlar. Seungmin'in aklında olduğu zamanlarda, buraya dökerdi dile getiremediği hislerini genç adam. hoş, miniğini düşünmediği bir an yoktu gerçi de. fakat ki bu, özeldi. en özeldi Seungmin'i Chris için. sahi, nasıl olmayacaktı ki? başka bir şeyi yoktu ki Chris'in. elbette ailesi, maddi gücü ve pek çok şeyi vardı, fakat sevemiyordu hiçbir şeyi öyle Seungmin'ini sevdiği gibi. korkusuzdu Chris, çocukken de korkmazdı hiçbir şeyden. düşmekten, canavarlardan, insanlardan. hiçbir şeyden korkmazdı o, 4 yıl önce tanıdığı çocuğa dek korkusuzdu.  değiştirivermişti Seungmin onun yaşamını, huylarını, onca güçlü tarafın arkasına sakladığı çocuğu bile.

03:29, gece

"Beni çok korkuttun, sana bir şey olacak diye ödüm koptu Seungmin. Tanrılara yemin olsun ki sensizliğe dayanamazdım."

benim için korktu.

"Seungmin, bal, bugün seninle paylaşmak ne kadar uygun bilmesem de senin inci'n olarak, sana benim bal'ım olduğunu söylemek istiyorum. sana olan sevgimi saatlerce, tüm dünya'ya haykırmak istesem de hastanedeyiz ve bunu yapamam, fakat, senden hoşlandığımı bilmeni isterum bal."

yastığını elleri arasına alarak çığlıklar savurmaya başlayan Seungmin çok mutlu, çok neşeliydi. hâlâ kendisine dürüst olamıyor, kabullenemiyordu Chris'e hislerinin tam olarak ne olduğunu, fakat Chris'in hislerini seviyordu. Chris'i seviyordu.

anlamlandıramadığı, isim koyamadığı, koyma gereği duymadan seviyordu onu. çünkü bir yandan biliyordu ki ondan yaşça büyük olan Chris, onu yönlendirecekti. ona iyi gelecekti. Chris ve Seungmin birbirine fark etmeden iyi geliyordu uzunca bir süredir fark etmeden. Chris, Seungmin'i görerek bile şenlendiriyordu yaşamını. Seungmin, habersiz olduğu Chris'in korumaları ile yönelimi yüzünden daha az zorbalık görüyor, hakkındaki daha önce de verilen pek çok şikayet görmezden geliniyordu.

bugünlük benden bu kadar. depremde olanlar yüzünden olsun, bazı sorunlar olsun pek giremiyor, yeni bölüm atamıyordum. kusuruma bakmayın lütfen. bir yakınlarını kaybeden herkesin başı sağ olsun, zarar görenlerin ise en kısa vakitte gerekli yardımı almasını diliyorum. elimizden gelen şeylerin bir miktar kısıtlı olması üzücü. iyi günler.

bal. chanminWhere stories live. Discover now