on altı, kırıklar.

432 63 17
                                    

- my radiant been in the light,
I don't need no light to see you.
shine, it's your golden hour

!

K.
"Oh Sehun!"

masaya yaslı biçimde duran Luhan'ın dudakları titreyek arkasında duran çocuğun ismini tekrarlıyordu sadece bir süredir. arkasında duran Sehun sırıtarak onun gergin bedenine eğilmiş, dudaklarını onun beyaz tenine değdirerek bir öpücük kondurmuştu. ikisinin de alt kıyafetleri yeri bulsa da gömlekleri hala üzerlerindeydi, birbirlerinin ter ve tutkularıyla kutsanmış şekilde. Sehun, Luhan'ın boynuna nefesini üflerken hafifçe tebessüm etti onun içindeki gel gitlerine devam ederken.

"bu bana bir hitap mı, yoksa güzel iniltileriniz mi bay Luhan?

okuldaki soylu ailelerden birinin çocuğu, başarı grafiğini sürekli yükselten sakin bir çocuk olarak bilinen Oh Sehun'u arzuladığını, sadece onun yanına yaklaşıp dudaklarına yapışınca anlamıştı Luhan. Seungmin'den hoşlandığını, ona karşı bir tutkusu olduğunu onu gördüğü ilk anda anlayan Chris'e benzemeyerek. durumları da farklıydı, Seungmin ve Chris, müdür yardımcısı odasındaki koltuğa oturmuşlardı. tabii, Chris koltuğa, Seungmin ise onun kucağına oturmuştu. ara ara sevdiceğinin dudaklarını kendi dudaklarına kapıyor, onun bal sarhoşluğu veren buselerinde kayboluyordu.
diyalogta geçen bir başka konu da Hyunjin ve Jeongin'in durumu hakkında tahminler olsa da Chris bununla pek ilgilenmiyordu. Seungmin'i izlemek onun için daha cazip bir şeydi.

"abimin eşcinsel olduğunu bile bilmiyordum, hatta insanlardan hoşlandığından bile emin değildim. sen inanabiliyor musun Chris, acaba sevgili mi oldular? Chris, sen beni dinliyor musun?"

dikkati konuşan Seungmin'in dudaklarında olan Chris onun dudaklarından kendi ismini duyması ile şaşkınca başını salladı.

"dinliyorum sevgilim, anlat sen bana."

fakat bu cümle Seungmin'i mutlu etse de, sebebi özeldi. Chris ona sevgilim şeklinde hitap etmişti. hem de ilk defa. Seungmin, Chris'in boynunda birleştirdiği elleriyle ensenindeki tutamları okşarken kızarmıştı.

"sevgilim mi dedin sen bana?"

Chris onun bu halini geniş bir gülümseme eşliğinde izlerken yanağını öptü. elini Seungmin'in kolundan başlayarak, okşar biçimde eline götürdü. onun elini kendi elleri arasına alırken gözlerini de onun gözleri ile buluşturmayı da ihmal etmemişti.

"Seungmin, aslında bu biçimde planladığım pek söylenemezdi. bambaşka bir anda, bambaşka bir planım vardı bu talep için. lakin hiçbir zaman söyleyemedim sana; bunun sebebi bazen utanç, bazen korku sebebiyleydi. fakat şu anda da sana olan hislerim zihnimdeki planlara ağır basıyor. o nedenle Seungmin, ben bu dileğimi bugün belirteceğim. çünkü bahsedilen doğru an inancı eğer gerçekse, bana göre doğru an bu."

Seungmin'in elini kaldırarak yüzüne yaklaştıran Chris, avcunun içine dudaklarını bastırıp ufak bir öpücük kondurdu. Seungmin'in bileklerindeki yaralar, onun kalbine de aynı yaralardan çizerken onlara da birer öpücük kondurdu sıra sıra. sevgilisinin yaraları, hayatındaki olayların izleriydi. Chris, gelecek hayatta böyle yaralar olmasına gerek bıraktırmadan onunla güzel bir ömür geçirecekti lakin.

"ben, senin her üzüldüğünde yanında olmak, senin elini tutmak, seni rahatça öpmek, kucaklamak, seni; seni üzen her şeyden koruyup kollamak istiyorum. yeri geldiğinde seni herkesten saklarken yeri geldiğinde de başarılarınla kendini gösterdiğinde arkanda durmak istiyorum Seungmin. bana, bize bir şans vererek, benim erkek arkadaşım olarak bana bu şerefi armağan eder misin? ben seni çok seviyorum Seungmin, kaybetmek istemiyor, sevgilim olarak benimle olmanı istiyorum."

Seungmin işittikleri sebebiyle şok, mutluluk, şaşkınlık ve heyecan gibi pek çok duyguyu Chris sayesinde bir anda kalbinde tadarken ne diyeceğini bilemez hâldeydi. Chris, güzel ve naif sözleri ile heyecandan ne diyeceğini bilemez bir Seungmin yaratmıştı. fakat Seungmin'in de ruhu doluydu Chris'ine karşı, o nedenle de söyleyecekleri çoktu. ağzını aralayarak gülümserken çalınan kapı sesini işitince korku dolu bir biçimde Chris'in kucağından fırladı. kimse okul telefonu varken kapıya gelmezdi ortada ciddi bir şey olmadıkça. bunu bilen ikili şaşkınlık, Chris biraz da öfke ile gir komutunu verince giren öğretmen Seo Changbin'i görmüştü. lakin onun yüz ifadesi de ikisini korkutmaya yetmişti. Chris endişesini miniğine hissettirmek istemediğinden ona bakarak gülümsedi. Changbin'e sorgular bir bakış attığında Seo, hüzünle başını eğdi.

"Bay Bang, son sınıf öğrencilerinden benim de öğrencim olan Han Jisung bir anksiyete krizi sonucu hastaneye kaldırdı. abisi onu gelip kendi hastanesine götürdüğünden eşlikçi olarak yetişemedim. fakat bay Doh ve bay Lee oraya peşlerinden çıkarak gitmiş."

Seungmin ve Chris duydukları sebebiyle bir şoka daha girerken Seungmin dengesini kaybedecek gibi olmuştu. Chris onu kollarından tutarak destek olurken o korku ve endişeyle Seo'ya döndü.

"peki Jisung efendim, ne olur iyi olduğunu söyleyin. benim arkadaşımın durumu hakkında haber yok mu hiç?"

başını olumsuz manada iki yana sallayan öğretmeni ile iyice endişelenmeye başlayan genç müdür yardımcısı Chris'e yalvarır bakışlarla dönerken her şeye hazırdı. konuşurken paniklediği için Chris'i sarsıyordu.

"ne olur oraya gidelim benim onu görmem gerek Chris yoksa ne yapar Hanji bensiz?"

Seungmin bunu talep etse de etmese de Chris haberi duyduğu andan beri aklına gelmişti bu fikir. başını sallayarak Seungmin'in elini tutup odadan ayrılırken son olarak arkasına bakarak Changbin'e dönerek son tenbihinde bulunmayı ihmal etmedi.

"sen Luhan'a haber ver, biz çıkıyoruz."

arkada kalan şaşkın bir Seo Changbin onay verirken giden ikilinin aralarındaki bağı sorgulamadan edememişti.

bu hayatta yemin ederim o odadaki koltuk gibiyim anca izliyoruz abi.
neyse, oy verip takip etmeyi unutmayın lütfen aylar sonra geldim fici unutmuşum resmen devam ederken tuhaf hissettim ya.
yeni fic soldier'ı da okumanızı öneririm.

bal. chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin