on yedi, savaş.

423 57 7
                                    

kim hastanesi, 16:05

"Jisung!"

odaya giren, daha doğrusu odaya dalan Lee Minho herkesi ürkütmüştü. üzerindekilerin ıslanmasından, saçının dağılmasından ve nefes nefese kalmış olmasından belliydi koşturduğu. ama neden? bunun cevabı ise Jisung'un daha sonra öğreneceği bir husustu. gergin, ve kolundaki serumun iğnesinden dolayı rahatsız olan Jisung kapıdan giren adama kırgınlık, şaşkınlıkla bakıyordu. onun hemen yanında olan abisi ise sinirli, oldukça gergindi. adama atılacak gibi olurken arkasından içeriye giren bir diğer figür duraklamasına sebep olmuştu. bu oydu. bu adam, Jongin'in daha önce hastanede gördüğü o "baykuş" lakabını taktığı adamdı. bugün okulda Jisung'u tutan kişinin o olduğunu fark etse de o an endişesinden konuşamamış, oldukça da sert çıkışmıştı. lakin her şeye rağmen kişisel meselelerden önce öğrencisinin durumu hakkında endişeli olan Kyungsoo, yine Minho gibi nefes nefese olsa da içeriye girdiğinde doktora yönelmişti. tam da Lee Minho'nun aksine. kendisi sadece odanın ortasında duruyor, Jisung'a bulundurduğu duygunun ne olduğu belli olmayan ifadelerle bakıyordu.

"Bay Kim, ben okuldan Doh Kyungsoo. Jisung'un durumu hakkında sizlerden bilgi alabileceğimiz söylendi hemşireler tarafından."

Kyungsoo'nun lafı adeta gerilim hattında olan odanın içerisinde havada kalacak gibiydi. fakat doktor iç çekerek başını sallamış, genç öğretmenin önden çıkmasına izin vererek peşinden koridora, odanın dışına yönelmişti.

şimdi ise, dakikalardır sadece bakışan ikilinin sessizliği bozulmuştu öğrenci Han Jisung tarafından.

"burada ne işiniz var?"

'yine resmi hitap şeklini kullanıyor.' Minho'nun aklında bu düşünce yer edinse de asıl kafasındaki şey, karşısındaki öğrenciyle bir meseleyi hâlletmekti. Jisung'un oturur pozisyonda bulunduğu yatağa yaklaşmıştı önce. sonrasında onun önüne oturarak yataktaki yerini almış, ellerini kucağına koymuştu konuşurken onları izlemek için. Jisung'un yüzüne bakabilecek gibi hissetmiyordu. karşısındaki genç sinir ve gerginlikle dudaklarını dişlerken Minho sessizliği bölen taraf olmaya karar vererek araladı ağzını.

"Jisung, ben tanrı inancı olan bir adam değilim. anlayacağın, çocukluğumdan beri tanrıya inanmam. bu belki büyüdüğüm çevre, belki benim doğamdan dolayı kaynaklanıyordur. ama olan, olmayan her tanrı ve her bir meleğinin üzerine yemin ederim; ben hiçbir vakit seni üzmek istemedim. sen başlarda benim sinir bozucu öğrencimdin, sonrasında sınavdaki dalga geçer nitelikteki cevaplarında bulunan gizli zekasına hayran olduğum genç oldun zihnimde. fakat bu bahsettiklerimin hepsi bana yabancı olan şeyler,"

dudaklarının üzerinde dilini gezdirdi. birkaç saniye duraksadı, Jisung ise sadece bekliyordu. fakat adam, söyleyeceklerini hazmedemese de paylaşmaya mecburdu fikrince. ellerini kaldırarak Jisung'in bacaklarının üzerine yerleştirdi. bu, samimiyetini hissettirmek için bir çabaydı aslında. devam etmeden önce yutkundu ve tekrar dizmeye başladı sözlerini.

"ben uzun senelerdir öğretmen olmasam da, bu meslekte deneyimim var. ben hiçbir öğrencime, öğrenci olmalarından başka yaklaşmadım, yaklaşamazdım zaten bu bana yakışmazdı yetişkin bir öğretmen olarak. lakin sonra, seni tanıdım Jisung. ben gelmeden önce nasıl tuvalette hazırlandığını gördüm. sınav kağıdının en alt kısmına yazıp sildiklerini bir şekilde tekrar okuyabildim. bunlar bana resmen 'yap Minho, o da seninle ilgileniyor!' diye bağırıyordu. ama bir yandan da hepsi korkunçtu, hepsi gerçek olamayacak şeylerdi bana göre. ben prestijli bir okulda daha yeni öğretmenlik görevini kapabilmişken sen bu okulda öğrencimken sana hayran olmamak için çok çabaladım."

şaşkınlık? şok? hayret? hiçbiri, ya da hepsiydi o an gencin duydukları sebebiyle içini kaplayan duygular. öylesine derin sözlerdi ki bunlar Jisung için de, Minho için de. genç, bu sözlerin o dudaklardan kolayca çıkmadığını, sevdiği adamın canını yakarak döküldüğünü bildiğinden kendisi de ona doğru bir adım atmak istedi. serum iğnesinin takılı olduğu elini Minho'nun sol elinin üzerine koydu çekinerek de olsa. birden bu hareketle şaşıran adam ona bakarken Jisung ise tebessüm etmiş, diğer elini onun yüzüne çıkarmıştı. Minho'nun yanağını hafifçe okşarken yorgun bir ses tonunu gizlemeye çalışarak başını hafifçe bir yana eğdi.

"kendinizi benden uzak tutmayın, benden, bizden kaçmayın."

ne diyeceğini bilemeyen öğretmen bir şok yaşarken içeriye bu defa daha hırslı biri dalmıştı. odaya ağlayarak giren Seungmin Minsung ikilisini korkutsa da o bunu umursamıyordu. arkasından odaya giren Christopher ise onun okul çantasını taşıyor, ağlamaması nidalarında bulunuyordu. iyi bir gözlemci olan Minho zaten çok önceden bunu fark ettiğinden pek de hayrete düşmezken Jisung'un zihninde senaryolar oluşmuştu bile. ki bunların çoğu düğünle biten türdendi. Hanji ağlayan Seungmin'i yatıştıracak sözler sıralamaya başlamıştı bile şimdi.

     -

"yani Jisung, yaygın anksiyete sebebiyle yaşıyor bunu, doğru mu anladım?"

başını sallayarak onu onaylayan adamın gözlerinden yorgunluk okunuyordu. her şeyi makaraya alan bu doktor, şimdi ise konuşmanın başındaki özür ve açıklamadan başka hiçbir şey söylememişti. onu fazla tanımayan, ona bir miktar da sinir olan Kyungsoo bile onu böyle görmek istememişti. adamın neşesini yerine getirmeye karar verdi o anda.

"bir kahve içmek ister misiniz? bugün biraz yorgunsunuz sanırım"

karşı taraf, bu hoş cümleler sebebiyle yüzünde doğan bir tebessüme engel olamamıştı. fakat saat oldukça yoğun olduğu bir saatti ve bunu ne kadar istese de yapacak mecali yoktu. ellerinden birini karşısındaki kısa boylu adamın omzuna koyarak yüzüne eğilmiş, hızla yanağına bir öpücük kondurmuştu. sonrasında gelecek azara hazır olmadığındansa hemen kaçmayı tercih ederek hastanedeki odasına hızla yol alırken eklemeyi ihmal etmemişti.

"sözünü aldım baykuş."



YENI BÖLÜM ATMAK O KADAR ZOR Kİ ABİ AKLIMDA FİNAL VAR, AMA ONDAN ÖNCESİ YOK. O YÜZDEN HER ŞEY HIZLI GELİYORSA KUSUFA BAKMAYIN, gerçekten nasıl bağlayacağımı bilemiyorum bir süredir.
neyseee, oy vermeyi unutmayın lütfen.
teşekkür ederim herkese <3

bal. chanminМесто, где живут истории. Откройте их для себя