you're all i want, cigarettes after sex
"Hyung! Yoongi hyung!"
Eylül ayına girmemizle havalar yavaştan da olsa soğumaya başlamıştı. Üzerine ince bir hırka geçirmiş olan Yoongi hyungun bir ağacın altında oturduğunu görünce boğazım acıyana kadar bağırarak yanına koşmaya başlamıştım. Çok mutlu ve heyecanlıydım. Ona göstermek için sabırsızlanıyordum.
Adını bir kez daha heyecanla bağırdığımda buna dayanamıyor gibi yüzünü buruşturmuş, bakışlarını devirmişti. Sonunda yanına damladığımda bir kez daha "Hyung," demiştim. "Sana bir şey göstereceğim!"
"Seni tanımıyorum." Burnunu çekmiş, umursamazca defterine bir şeyler karalamaya devam etmişti. Neyse ki onun bu hallerine alışıktım. İçten içe meraklandığını da biliyordum ayrıca.
"Hyung, bana bak." Demiştim. "İyi izle şimdi."
Burnundan sesli bir nefes vererek başını kaldırmış, üçgen şeklindeki kedi gözleri yüzümü bulmuştu. Sonunda dikkatini çekebildiğim için mutlulukla yerimde dikleşmiş, öğrendiklerimi ona da göstermek adına elimi kaldırıp iki kere başıma dokundurmuş, ardından bir elimin parmaklarının ucunu birleştirip elimi aşağı yukarı sallamıştım. Toplamda birkaç saniye bile sürmeyen gösterim sona erdiğinde Yoongi hyung hala boş gözlerle bakmaya devam ediyordu. "Bu neydi şimdi ya?.."
Bu soruyu bekler gibi hemen söze girmiş, "Az önce sana merhaba dedim ve nasıl olduğunu sordum, hyung." Demiştim. "İşaret dilinde!"
Babama işaret dili kursuna gitmek istediğimi söylediğim günün üzerinden iki gün geçmişti. Jeongguk'ların evine gittiğim ilk gün onunla defter sayesinde konuşmak, yalan yok, oldukça hoşuma gitmişti. Ancak yeterli değildi. Her zaman yanımızda defter taşıyamazdık. Ona söylemek istediğim şeyler için sürekli kağıt değiş tokuş edemezdik. Bu yüzden biraz kafa patlatmış, en sonunda işaret dilini öğrenmeye karar vermiş ve babamın yanına bu yüzden gitmiştim. Ne kadar çok istesem de gitar kursuna gitme konusunu açmak bile çok zorken ani bir kararla bu dili öğrenmek istemem, sadece bunu ne kadar çok istediğimi gösteriyordu. Tabii, hayal kırıklığına uğramam çok zor olmamıştı. Yıllar önce ağlamadan sürmeyi öğrendiğim bisikleti bu sefer gözlerim dolu dolu sürmüş, soluğu Jeongguk'un yanında almış ve ondan bana işaret dilini öğretmesini istemiştim.
Kabul etmişti.
Başta bunu öğrenmek istediğime inanamamıştı. Deftere yazılan uzun cümlelerin ardından onu ikna edebildiğimde gözleri parlamış, hevesle başını sallamıştı. Önce nereden başlayacağını bilememişti. Ben de biraz düşünüp basit şeylerden başlayabileceğini yazmıştım. Merhaba ve hoşça kal gibi...
Her gün yanına gidiyor, saatlerimi onunla işaret dilini öğrenmeye çalışarak geçiriyordum ve şimdiden çok yol kat etmiştim. O kadar zor değildi ve eğlenceliydi. Bir an önce Jeongguk'la hızlı hızlı konuşabilecek seviyeye gelmek istiyordum.
"İyiymiş," Yoongi hyungun ağzından çıkan sadece bu olmuştu. "İyi mi?" demiştim, inanamayarak. "Bu harika bir şey, hyung! Yakında Jeongguk'la her şeyi konuşabiliyor olacağım. Sana da öğretmemi ister misin?"
"Hayır," Dudak büzmüş, "Ama neden?" demiştim. "Jeongguk seninle tanışmayı çok istiyordu oysa."
Kaşlarını kaldırmış, "Jeongguk beni nereden tanıyor?" diye sormuştu. Bense gülerek "Ona hyungumdan bahsedip duruyorum çünkü." Demiştim. Birkaç saniye yüzüme bakmış, ardından "Aişh!" diyerek sahte bir iğrenme belirtisi göstermişti. Şaka yaptığını biliyordum. Gülerek "Git başımdan Taehyung, ya!" demiş, ben de gülerek biraz daha yakınına sokulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙣𝙤 𝙬𝙤𝙧𝙙𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓
Fanfiction🧸 childhood friends to lovers ❝taehyung ve jeongguk'un anlaşmak için kelimelere ihtiyacı yoktu.❞ seme!tae uke!gguk