7, when we slept together for the first time.

5.7K 913 356
                                    

starry eyes, cigarettes after sex

Okulu severdim.

Sınıf arkadaşlarımla bir sorunum yoktu, çoğuyla iyi anlaşırdım. Neşeli bir çocuktum ve terbiyeli oluşumla da öğretmenlerimin takdirini kazanırdım hep. Derslerim iyiydi, sınavlarda zorlanmazdım, bir kez bile koridorda koşmamış ya da gerekli bir kitabı unutmamıştım. Okulu severdim, çoğu çocuğun aksine okula gitmek için can atardım.

Ancak o yıl bir şeyler farklıydı.

Saatin akrebi ve yelkovanı birbirleriyle anlaşmışlar gibi her zamankinden daha yavaş hareket ediyorlar, hiçbir şey gözüme eskisi kadar güzel gelmiyordu. Tüm yaz okulun tekrar açılmasını beklemiştim. Sınıf arkadaşlarım aynıydı, oturduğum sıra ve öğretmenlerim de. O zaman neden bu yıl okulun ilk günü bu kadar zor geçiyor, eve gitmek için can atıyordum?

Aslında cevabı içten içe ben de biliyordum.

Çünkü yanımda ben ona misket oynamayı öğretirken büyük gözlerini bana diken, küçük elleriyle bana işaret dili öğreten, ne zaman bir şey komiğine gitse ses çıkardığından habersiz bir şekilde kıkır kıkır gülen bir Jeongguk yoktu. Okuma saatinde okuduğum bu kitap, onun yatağında en sevdiği kitabı cümlelerin üzerinde gezinen parmağını takip ederek okumak kadar zevk vermiyordu; tamamen aynı hikaye kitabı olmalarına rağmen. (Bir keresinde ona neden kitap okurken parmağını cümlelerde gezdirdiğini sormuştum. Daha kolay okumak için, gibi bir cevap beklesem de deftere çünkü harflerin parmak ucumda bıraktığı sürtünmeyi seviyorum yazmıştı. Bu, onları duyuyormuşum gibi hissettiriyor.)

Jeongguk hayatıma gireli çok olmamıştı, yine de kısa sürede çok şey değiştirmeyi başarmıştı. Artık o yiyor diye ben de domates yemeye başlamıştım. Artık eskisinden daha çok okuyor, bisikleti daha dikkatli sürüyor, daha az yaşıtlarımla takılıp daha çok onunla vakit geçiriyordum. Ve belli ki okul artık o kadar eğlenceli değildi. Aynı sınıfta olmayı, hemen yanımda oturmasını çok isterdim, gerçekten. Ona tüm dersleri işaret diliyle anlatmak (ki bu dili gittikçe daha iyi konuşuyordum) benim için hiç de zor olmazdı. Yine de bunun imkansız olduğunu biliyordum. O, kendi okuluna gitmek zorundaydı ve günümün büyük bir kısmını onsuz geçiriyor olmak moralimi bozuyordu.

En yakın arkadaşımı çok özlüyordum. Okuldan sonra onu göreceğimi bilmeme rağmen.

"Dünyadan Taehyung'a!.. Dünyadan Taehyung'a!.."

Hoseok elini yüzümün dibinde sallamaya başladığında irkilmiş ve elimi yanağımdan çekmiştim. "Ne oluyor?" diye sorduğumda Siyeon "Daldın gittin." Demişti. "Bugün aklın başka bir yerde sanki."

İç çekmiş, "Jeonggukie'yi özledim." Demiştim üzgün bir şekilde. Acaba onun günü nasıl geçiyordu? Okulu nasıldı? O da beni özlemiş miydi?

"Vay be, kaç yıllık arkadaşınım, beni bir kere şöyle özlememişsindir!"

Gözlerimi devirmiş, "Seni her gün görüyorum, Hobi." Demiştim. Siyeon'un cevabı gecikmemişti. "Jeongguk'u da her gün görüyorsun!"

"Evet ama aynı şey değil," diyerek isyan etmiştim. "Yanlış anlamayın, sizi de seviyorum ama Jeongguk ayrı." O çok başka, çok özel.

Neyse ki öğretmenin sınıfa girmesiyle konu kapanmış, ben de derse odaklanmaya karar vermiştim çünkü saati her dakika kontrol ettiğimde zaman ayrı bir yavaş ilerliyordu. Son ders de bir şekilde akıp bittiğinde çantamı hızlıca toparlamış, arkadaşlarıma görüşürüz dedikten sonra koşa koşa sınıfı terk eden ilk kişi olmuştum.

Kısa bir bisiklet yolculuğundan sonra eve gelmiş, zili çalıp kapının açılmasını yerimde küçük küçük sekerek beklemiştim. Hem çişim gelmişti hem de bir an önce üstümü değiştirip Jeongguk'un yanına gitmek istiyordum.

𝙣𝙤 𝙬𝙤𝙧𝙙𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin