21, when he was the only one who understands.

5.2K 796 184
                                    

UNDERSTAND, keshi

Jeongguk giyinirken onu izliyordum.

Küçük yaşlardan beri birbirimizin yanında soyunmaya ve giyinmeye alışıktık. Bu daha önceden utanmamız için bir neden teşkil etmezdi, sonuçta çocuktuk. Ne var ki artık bazı şeyler daha farklı, daha derindi. Dakikalardır dolabının karşısında ne giyeceğine karar vermeye çalışan Jeongguk sonunda eline aldığı kıyafetlerle bana dönüp uyarırcasına giyineceğini söylediğinde ve cevabım ben de izleyeceğim olduğunda yanaklarının iki kırmızı elmaya dönüşmesinin nedeni bu olmalıydı.

Kıyafetlerini göğsüne bastırdığı elleri yavaşça bel hizasına düşerken dudakları aralanmış, kırptığı gözlerinin ardından bedenimi süzmüştü. Yatağında bacaklarımı aralamış, kollarımı geriye yaslamış şekilde oturuyordum. Işık hızıyla üzerimde dolanan gözlerinin ardından çok yanlış düşünceler zihnini kirletiyormuş gibi irkilmiş, elindeki kıyafetleri birkaç metre uzağındaki masasına bırakmıştı.

Jeongguk'u utandırmayı seviyordum, özellikle de bu kadar kolayken. Ancak bazen kendi kazdığım kuyuya düşüyor, onu yakayım derken kendimi ateşlere atmış oluyordum. Eşofmanının yere düşüp açıkta bıraktığı bacaklarını gözlerimle tura çıkarken odada hava kalmamış gibi ciğerlerim tıkanıyor ve nabzımın hızlandığını hissediyordum. Evet, kavrulmak böyle bir şeydi.

Dalgın dalgın kırptığım gözlerim teninden bir an bile ayrılmazken tişörtünün eteklerini kavradığını görmüş, bakışlarımın yeni hedefi bu sefer çıplak üstü olmuştu. Saçlarının uçları omuzlarına değiyor, güneşin altında kalmaktan beyazdan ılık bir buğday rengine dönen göğsü sık nefeslerle inip kalkıyor ve Jeongguk bakışlarını bir kez bile bana çevirmeden eline aldığı kıyafeti bacaklarından geçirmeye çalışıyordu.

Az sonra bunun bej renk bir pantolon olduğunu anlamış, siyah tişörtünü üstüne geçirdikten sonra tişörtün eteklerini ince beline sıkıştırmasını izlemiştim. Hormonlar. Hormonlar son zamanlarda Jeongguk hakkında kirli şeyler düşünmeme neden oluyordu. Jeongguk tüm güzelliğiyle benimdi, biliyordum. Yine de bu onu harcayabileceğim anlamına gelmiyordu. Çok değerli bir taşa bakar, yıllanmış bir içkiyi yudumlar gibi yavaş yavaş, yormadan ve tüketmeden seviyordum onu. Ellerini tutmak hala normal değildi benim için, her seferinde ilk kezmiş gibi nefeslerim hızlanıyor, parmakları parmaklarımın arasından geçince adı o olan bir kafese kilitlenmiş gibi hissediyordum. Hoş, onun esareti bile bilinmez diyarların özgürlüğünden değerliydi şahsımca. Dudaklarını hırpalayamazdım mesela. Her öpüşüm onu öpmek için dünyalar kadar vaktim olduğunu bilirmişim gibi yavaş ve dikkatliydi. Çenesi, dudağının kıvrılmaya müsait kenarları, baş parmağımı koymayı sevdiğim gamzeleri... Hepsi sevginin en güzelini hak ediyordu, ben ise ona bunu vermekten başka bir şey yapamıyordum.

Fakat... Hormonlar demiştik. Hormonlar Jeongguk'u harcadığım bir rüyanın baş rolü yapıyor, kalbinin temizliği gözlerinden okunan bu çocuğa yapmaya cesaret edemeyeceğim kirli düşünceler hayallerimi süslüyordu. Durduramıyor, önünü alamıyordum. Bunca yıldır tenime alışık olan teni bu sefer benimkini yakıyor, kıvrımları gecenin bir vakti tavanımda vücut hatlarını düşünmeme neden oluyordu. Ne kadar duru ve göz alıcı, ne kadar görkemli ve aynı zamanda mütevazi bir güzelliği vardı. Onu öperken kıyafetlerinin altına sızmamaları için ellerim birer yumruk olmaya mahkumdu.

Ancak hayaliyle yanmama, düşlerimde ona sahip olmama neden olan şey ergenlik hormonları mıydı sadece? Birtakım kimyasalların üzerimde böyle bir etkisi olduğunu düşünmek garipti. Biyoloji böyle cevaplıyordu sorumu ancak bana sorarsanız bundan fazlası vardı, çünkü benim Jeongguk'a karşı beslediğim bu hisler de sadece arzudan oluşmuyordu. Ensesine kocaman bir öpücük kondurduğum her sefer boğazımda kabaran bir minnet, avuç içleri yüzüme sürtündüğünde kıkır kıkır gülmeme sebep olan bir mutluluk, bana zıplayarak koşup sokak ortasında kollarıma atladığı zamanlar önünü alamadığım bir sevgi vardı. Jeongguk'u istemek sadece bedeniyle ilgili değildi, olmayacaktı. Bana sunduğu şehvet bile buram buram aşktı.

𝙣𝙤 𝙬𝙤𝙧𝙙𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin