17. BÖLÜM ~PARTİ~

67 54 4
                                    

Yorumlamayı ve beğenmeyi unutmayınız🥰

Boğazıma otoran yumruyu temizlemek için siyah renkte olan sulluğumu başıma diktim. Limon ve nane karışımından oluşan suyumu büyük bir iştahla içerken bir taraftan nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.

Bugün yeni güne saat 12, yani öğle arasında başlamıştım. Yaklaşık bir haftadır o güzel anı bekliyordum. sizce uyumak kadar güzel birşey varmıdır bu dünyada? ben söyleyeyim bence yok enazından ben öyle düşünüyorum . Bazen çekirgeler, Ayılar gibi kış uykusunda yatmak istiyorum . Hatta geçen yaş günümde dilediğim dilek. Kış mevsiminde dilediğimce yatmak olmuştu sizin açınızdan ne kadar komik olsada bu gerçeği örtbas edemezdim.

Şuan ise aç karnımla, deniz kenarında yürüyüşü yapıyordum. Boş olan vakitlerimi açık havada spor yapar her bir saniyesine değer verdiğim zamanımı öyle harcardım.

"Abla, mendil istermisin?"

Dinlediğim 'Yok derdim' adlı şarkısına eşlik eden minik bir kız sesiyle yavaş tempoda' ki yürüyüşümü durdurdum.

Kulağındaki bluetooth kulaklığımı çıkartıp cebime soktuktan sonra yere diz çökerek minik kızın boyna gelmek istediKüçücük elleriyle bana peçete uzatırken Denizi anımsatan mavi gözleri titreyerek benimkilerine bakıyordu. Sanki o gözlerde ben vardım o mavi hareler beni anlatıyordu. Değişik ama bunu bana düşündüren minik kızın derin bakışlarıydı.

Gözlerimi zar zor minik kızın gözlerinden ayırıp küçük bedenini süzdüğümde, üstünde bir bez kumaşından başka birşey olmadığını gördüm .
Nasıl bu durumda ola bilirdi ki? bu büyük bir haksızlıktı. Milyonlarca çocuk bu hayatı dilediğince yaşarlarken, bir çok çocuk ise bu hayatın acımasız yönünü yaşamaya mahkûm bırakılıyordu

Kalbimde tarif bile edilemeyecek bir hüzün yer edinirken tekrardan gözlerimi mavi irislerine verdim.

"Söyle bakalım güzel prenses, adın ne senin?"

Minik kız sorduğum soruya mı yoksa ona güzel prenses denememi sevindi bilmiyorum ama birşeyler hoşuna gitmiş olacakki yüzüne küçük bir tebessüm yerleştiğini gördüm.

"Benim adım Büşra. Peki ya senin adın ne?"

Ne kadarda tatlı konuşmuştu. Yeni doğan bir bebek kadar kusursuz ve yumuşak tenini ısırmamak için kendimi zor tutuyordum. Aynı şekilde minik kıza gülümseyip yanağından makas aldıktan sonra sorusunu cevapladım.

"Benim adımda Gece."

"Vayy ismin çok güzel."

"Ya öylemi?"

"Hı hı. Sende çok güzelsin aynı bir melek gibi çok hemde çok güzel."

"Ya sen ne kadar da tatlı birşeysin öyle ."

"Gerçekten beni tatlımı buluyosun?"

"Evet tatlı buluyorum çok güzel ve mahsum görünüyorsun."

Söylediğim son cümlemle minik Büşranın yüzü düştü.

"Ya ne oldu yoksa ben yanlış birşeymi dedim."

Hemen başını iki yana salladı.

"Hayır yanlış birşey söylemedin. Sadece ilk defa biri bana güzel prenses, minik ve mahsum' sun didiye iltifat ediyor."

İşte şimdi içimin titrediğini his ettim. Hiç sevgi görmediği ne kaderda belli oluyordu. sesindeki heyecen derin bakışları insanı çıkmaza sokmaya yetiyordu. Oysaki bu yaşta anne sevgisine aile ortamına ihtiyacı vardı. Sokak sokak dolaşıp ta mendil satmaya değil.
Evet küçüktü ama konuşmasından davranışından çabuk büyümeye mahkum bırakılmıştı sanki .

BENİ KENDİNDEN KURTARWhere stories live. Discover now