(19. bölüm ) İKİGAİ

371 25 7
                                    

Ada tarafından anlatılıyor

Gözlerimi her zamanki gibi bir depoda açtım.

Depon içi bomboştu kafamı çevirdiğimde iki tane adam yemek yiyordu.

Kendi aralarında bir şeyler fısıldıyorlardı ama Japonca konuştukları için hiçbir şey anlamıyordum.

Gözlerimi açtığımı fark ettiklerinde ikisi de bana doğru döndü ayağa kalkıp yanıma geldiler. Tepemde dikilip bir şeyler konuşmaya başladılar.

Konuşmalarını bana karşı yapıyordular ,bana bir şey anlatmak istiyorlardı büyük ihtimalle ve ben Japonca bilmediğim için anlaşamıyorduk.

Benim kafama vuran kişi İngilizce konuşmuştu yani onlardan biriyse anlaşabileceğimizi düşündüm.

İkisi de susup bana baktılar konuşmamı bekliyorlardı ama ben ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü anlamıyordum.

"I'm sorry but I don't understand you." (Üzgünüm ama sizi anlamıyorum ) dedim belki anlaşırız diye.

uzun boylu siyah tişörtlü ve kaslı, olan "we don't speak english very well" dedi

Onlarda İngilizceyi çok iyi konuşamıyorlarmış.

"telephone" dedim. Elimle de telefonu işaret ettim.

Adam ne yapacağımızı anlamış olacak ki telefonu alıp bir şeyler yazdı.

Elime verdiğimde Japoncaya İngilizceye çevirmişti o kadar iyisin ki "Türküm" dedim göğüslerimi kabartarak

Çeviriyi Türkçeye çevirdim şaka gibiydi bana sabahtan beri anlatmak istedikleri şey ölmem gerektiğiymiş.

Bunu söylemeden de yapabilirlerdi.

Ben de Türkçe bölümüne bastım Japon harfleri yerini Türkçe harflere bıraktı ben de yazmaya başladım.

İkisi de gülerek bana bakıyordu telefonu ellerine verdiğimde ikisi
Duraksayarak bana baktı. Ölmem gerektiğini söylemeleri çok gerçekçi gelmiyordu Ama neden öldürmek istediklerini öğrenmem gerekirdi ve orada yazdığım şey de neden ölmem gerektiğini sorgulamamdı. Bu kadar büyük tepki verdiklerine göre çeviri başka bir şey olarak çevirmiş olmalı.

"I don't know" dedi yazmak yerine.

Bilmiyorlarsa beni neden kaçırdılar neden ölmem gerektiğini söylediler.

"Why?" Diye bildim ben bu konuşmadan hiç bir şey anlamamıştım.

Öldürmeleri gerektiğini söylüyorlar ama sebebi olmadığını söylüyorlar. Bu nasıl bir sadistliktir. Şuan korkmam gerektiğini anlamıştım.

Beni uyurken de öldürebilirlerdi. Bu kadar mı acı çekmemi görmek istiyorlardı.

Benden uzaklaştılar ve aralarında bir şeyler konuşmaya başladılar.

Depodan çıktılarında derin bir nefes almıştım ama geri döndüklerinde ise tüm nefesimi sömürdüler.

Ellerinde bıçaklar, iğneler, kerpetenler ve ismini bilmediğim onlarca deler ve keser aletler vardı.

Yanıma yaklaşıyorlardı. Öldüremezler diyordum ama tahtalı köye sanki sadece gidiş bileti alacak gibiyim.

Ne desem anlamayacaklardı bu yüzden bir şey de demiyordum.

Yanıma geldiler Uzun boylu adam beni kucağına alıp bir yere götürmeye başladı.

Kucağında debelenip duruyordum. Ama nafileydi ne kadar Çırpınsam, tepinsem de
Boşuna uğraşıyordum.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin