•Dolanan Eller•

504 19 12
                                    

•Dolanan Eller•
-Bölüm 23-

R📞 -Tamam, geliyorum oraya

P📞 -Rüzgar, hayır. Senin orada olman bize herhangi bir artı sağlamaz ayrıca neyle karşı karşıya olduğumuzu da bilmiyoruz. Seni durduk yere tehlikeye atmayalım.

R📞 -Ben ne yapacağım oturup sizi mi bekleyeceğim?!

P📞 -Her zaman yaptığın şeyi yap. Hayat kurtar.

R📞 -Ona ulaştığınızda beni haberdar edin lütfen.

P📞 -Edeceğiz.

Dedi ve telefonu kapadı. Bağırmak, etrafı dağıtmak, isyan etmek istedim. Eflin'in yorgunluğumu alması için ona sarılmak istedim. Ama hiçbirini yapamadım. Oturdum ve boş duvarı izledim.

Sevgilim sana ihtiyacım var.

Ona bu denli bağlanmam toksikse toksik olsun. Ondan önce bir hayatım yoktu. Çünkü hayat o. Hayat, Eflin.

Hastaneden çıkışımı yapıp eve geçtim. Baş ağrımla birlikte evde oturdum.

🌫

Arama ekibinden daha haber gelmemişti. Kaç saat ya da dakika geçtiğini bilmiyordum. Zaman algımı kaybetmiştim bile. Belki de Eflin kaçırılmamıştır. Hepsi benim paranoyamdır. Öyle olmasına bile razıyım.

Çoğu zaman zihnimin kontrolunu kaybediyorum. Her şeye aşırı kafa yoruyorum ve düşünüyorum. İnsanların dediği her sözü kelimesine kadar aklımda tutuyorum. Her gece usanmadan yılmadan düşünüyorum. Bu benim hatam mıydı? Bunum sorumlusu ben miydim? Neden öyle dedi? Onu ben mi üzdüm? Bir yanlışım mı vardı? Başarısız mı oldum? Bunların hepsi baş ağrıtıcı düşünceler. Ama düşünmemek elimde değil. Çünkü hep yaptığım buydu. İnsanların düşüncelerini önemseyip hayatımı ona göre şekillendirmek. Yine çok fazla düşünüyorum. Ve düşüncelerim beni boğuyor.

Sık sık nefes alıp vermeye başladığım da nefesimi düzene sokmaya çalıştım ama başaramadım. Boğazımı tuttum, sanki boğazımı sıkan bir el varmış da ben kendimi o elden kurtarmaya çalışıyormuşçasına. Gömleğimin düğmelerini açtım. Astım atağı olduğunu düşünüp çekmecemde duran spreyi sıktım ve nefesimi tuttum. Nefesimi verdim ve hâlâ nefes alamıyordum. Yere çöktüm, dizlerimi kendime çektim, başımı dizlerimin üstüne koydum, gözlerimi kapadım. Eflin'i düşündüm. Kızıl saçlarını, orman gözlerini, karnındaki minik çıkıntıyı, yüzündeki gülmekten oluşan çizgileri, çillerini, dolgun dudaklarını, küçük burnunu, çiçek gibi kokusunu, ipeksi saçlarını, alt dudağındaki hafif belirgin beni... nefesim düzene girmişti bile.

Kapı çalınca yerden kalktım ve gömleğimin düğmelerini ilikledim. "Gelebilirsin." diye seslendim.

"Hocam, kusura bakmayın rahatsız ettim ama hastalar kapının önünde bekliyor ne yapayım?"

Dışarıdaki hastaların bir suçu yoktu. Kendi sorunlarım yüzünden onların sağlığını ihmal edemem. Benim görevim insanları iyileştirmek. "Sırada kim varsa çağırabilirsin içeri, Didem. Bugün ameliyata gelecek olan hasta gelecek değil mi? Ertelemedi?"

"Ertelemedi hocam, geliyor. Çağırıyorum o hâlde sıradaki hastayı." dedi ve odadan çıktı. Masamın üstünde duran Eflin'le ikimizin polaroid fotoğrafa baktım. Her şeye yoluna girecek Cennet'im. Söz veriyorum.

Hastanın dosyasına bir göz attım. Daha önce kontrol ettiğim ve tahlil yaptırmasını söylediğim hastaydı. Sonuçlar için gelmiş olmalı. Kapı tıktıkladı ve hasta içeri girdi. Yüzüme gülümseme yerleştirdim. "Tekrardan merhabalar, Seda Hanım."

Sana DairМесто, где живут истории. Откройте их для себя