5

623 73 6
                                    

-😺🐿️


Hoseok çizmeye başlamıştı bile. Sadece çiziyordu. Sadece resime odaklanmıştı. Biri seslense duyamayacak durumdaydı. Çizerken gülümsüyordu. En ince detayına kadar çiziyordu.

O resmini çizerken kapı çalmıştı. Ama hoseok duymamıştı. Birkaç kez daha çaldığında hoseok'un tüm odağı bozuldu. Hoseok başını önündeki resimden kaldırdı ve ofladı.

Hızlı adımlar ile kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında karşısında kurye duruyordu. Kurye elinde birkaç poşet ile bakıyordu "hoseok bey siz misiniz?" Hoseok kaşlarını çatmış bir şekilde kafa salladı "evet benim de bir şey mi vardı?"

Kurye hızla kafasını sallamıştı "evet. Siparişleriniz vardı" hoseok anlamamıştı. Resme o kadar odaklanmıştı ki siparişleri unutmuştu "ne? Oh pardon kafam karıştı" diyerek kuryenin elindeki poşetleri aldı ve ücreti ödeyip kapıyı kapattı.

"Aferin hoseok rezil oldun yine" kendi kendine konuşurken kanepeye oturdu. Önündeki masanın üzerinde olan resim malzemelerini kenara itti ve poşetleri açmaya başladı.

Hoseok, kutulardaki yiyecekleri açarken birşey farketti. Birşeyler yanlış olmalıydı. Önünde duran 2 hamburger'e bakarak kaşlarını çattı. 1 tane sipariş etmesine rağmen 2 tane mi gelmişti? Hoseok derin bir nefes verdi "ben iki tane yiyemem ki" dedi.

Aklına gelen şey ile önce tedirgin olsa da başka çaresi yoktu. Çöpe de atamazdı bu yüzden aklına gelen şeyi yapmaya karar verdi.

Hoseok hamburgeri iyice paketledi ve kutuya geri koydu. Bir not da yazmaya karar vermişti. Eline bir postit aldı ve üzerine not yazmaya başladı.

...

Hoseok elinde karton poşet ile apartmandan dikkatlice çıktı. Her an haneul teyzeye yakalanma korkusu ile yavaş hareket ediyordu. Haneul teyze apartman kapının gürültülü sessini duyduğu anda camda belirirdi. O yüzden hoseok korkuyordu.

Apartman kapısı çok sessiz bir şekilde örttü. Çıkan ses ile içinden küfür savurdu. Dudaklarını dişleyerek hızla karşı apartmanın kapısına ilerledi. Kapı açıktı ve girmesi daha kolay olacaktı. Hoseok apartmana girmişti. Daha önce buraya birkaç kez girmişti. Birkaç yıldır girmediği için garip gelmişti.

Hoseok yakalanmadığı için rahatlamıştı. Hızlı adımlar ile yoongi'nin oturduğu dairenin olduğu kata çıktı. Dairenin önüne gelmişti. Kapının hemen üzerinde, gümüş bir yazı yazıyordu "min yoongi" bu tüm dairelerde yazılı olurdu. Genellikle dairenin sahibinin ismi yazardı.

Hoseok hamburgeri yoongiye vermeyi düşünmüştü. Çöpe atma şansı yoktu. Kendiside yiyemezdi. Bu yüzden yoongiye verme fikri aklına iyice yatmıştı. Yoongi yazardı ve doğal olarak yorulurdu. Yemek yapmaya pek vakti olmaz diye düşündü Hoseok.

Kapıyı çalıp direk eline tutuşturamazdı Hamburger poşedini. Bu yüzden karton poşedi kapının önüne bıraktı. Derin bir nefes verdikten sonra zile bastığı gibi hızlıca merdivenlere yöneldi ve aşağı inmeye başladı.

Yine heyecan yapmıştı ve kalbi hızlanmıştı. Apartmandan çıktığında hiç beklemeden karşıya koştu.

Eve girdiğinde derin bir nefes verdi. Bu koşuşturma onu daha fazla acıktırmıştı. Daha fazla beklemeden kanepeye oturdu ve önündeki yemeklerden yemeye başladı.

...

Yoongi odasındaki masada oturmuş aldığı yeni kalemleri deniyordu. İnce uçlu kalemler ile yazmayı severdi. Bazen kalın uçluları kullanırdı ama genellikle imza atmak için kullanırdı.

Yoongi duyduğu kapı zili ile bekledi. Uşağın açacağını düşünmüştü ama herhangi bir hareket duymayınca seslendi "dong! Kapıya bakar mısın?"
Bir süre sonra dong yoongi'nin sesini duymuş ve yaptığı işleri bırakıp kapıya bakmaya ilerlemişti "hemen bakıyorum efendim"

Dong kapıyı açtığında kimseyle karşılaşmayınca şaşırdı. Sonra gözü kapının hemen önünde duran poşete kaydı. Kaşlarını çattı. Kim bırakmış olabilir ki diye düşündü. Yoongi bir süre ses gelmeyince meraklandı ve odadan çıktı.

Dong'un yanına geldi ve durdu "dong? Kimmiş?"

Dong elindeki poşeti yoongi'ye uzatmıştı "bilmiyorum ama bunu bırakmış"

Yoongi anlamaz gözlerle baktı, dongun uzattığı poşede. Daha sonra aldı ve içine baktı. İçinde gördüğü hamburger kutusu ile kaşlarını çattı. Kim neden göndersin bunu diye düşünmüştü.

Hamburger kutusunu karton poşetten çıkardı. Üzerindeki notu gördü ve kutunun üzeriden aldı.

"Lütfen bunu kimin bıraktığını sorgulama ve ye. Yanlış anlama. Sadece yanlış sipariş vermiş olabilirim. Çöpe atmak istemedim. Afiyet olsun :)"

Yoongi notu okuduktan sonra sırıttı. Kimin gönderdiğini bilmiyordu. Karnı da bayağı açıkmıştı. Dong birtek sabahları yoongi'nin yanında olurdu. Akşamları olmadığı için yoongi kendisi yemek yapıyordu. Ama bazen eve yorgun döndüğü için yemek yapmaya fırsatı olmadığı için dışarıdan sipariş veriyordu.

"Efendim müsaadeniz olursa ben artık gideyim" yoongi dong'un sesini duyunca hemen elindeki hamburger kutusuna bakmayı bıraktı ve dong'a dönüp hızlıca kafasını salladı "evet dong çıkabilirsin. Yarın istersen gelme. Bu aralar sende yoruldun"

"Olmaz efendim gelicem. Görevim bu benim" dedikten sonra paltosunu aldı ve evden çıktı.

...

Yoongi kimin getirdiğini bilmediği o hamburgeri önce tereddüt etse de yemişti. Tereddüt etmesinin sebebi güvenmemesiydi. Sonuçta içinde birşey olabilirdi. Ama açıkmıştı.

Hoseok, yoongi hamburgeri yerken onu izlemişti. Kendisini sapık gibi hissediyordu ama kendisine hakim olamıyordu.
Neyseki yoongi farketmiyordu. Bu hoseok'a onu her saat her dakika izleme isteği getiriyordu.

Hoseok telefonun sesi ile gözünü bile kırpmadan izlediği yoongi'den ayırdı gözlerini. Telefonu açtığında tekrar karşıya baktı ve öyle cevap verdi "efendim hyung?"

"Biz bu gece dışarıya çıkıyoruz. Sende geliyorsun" hoseok kaşlarını çatmıştı "neden bende geliyorum"

"Sensiz olur mu hoseok?" Hoseok karşı tarafı izlerken omzunu kaldırıp indirdi ve kafasını salladı "önemli işlerim var benim"

"Senin ne önemli işin olabilir ki hoseok?"

Hoseok sahte bir şekilde sinirlenmiş gibi yaptı "olamaz mı hyung?"

Jin hoseok'un yüksek çıkan sesini duyunca derin bir nefes verdi ve "anladım galiba hoseok. Tamam sen gelme o zaman. Şimdi kapatmam gerekiyor. Bizimkilere söylerim" dedi. Ardından telefonu kapattı.

writer[SOPE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin