14

549 72 15
                                    

-😺🐿️


İlhamımı kaybediyorum galiba. Yazasım da gelmiyor aklıma birşey de gelmiyor ama önceki ficler gibi yarıda bırakmak istemiyorum.

Hoseok günlerdir görmediği güneş ışığının gözüne vurması ile aralamıştı gözlerini. Yavaşça yatağında doğruldu ve esnedi.
Aklına dün gece gelince yüzünde bir sırıtma oluşmuştu. Yoongi ile olan sohbetlerini düşündükçe içinde birşeyler hareketleniyordu.
Yoongi onu bir kutlamaya davet etmişti. Hoseok ilk başta sebepsiz yere uzun uzun düşünerek yoongi'yi oyalamıştı. Ama sonra içinde yoongi'ye karşı olan hisleri de fırsat bilerek kabul etmişti.

Önce kutlamanın ne için olduğunu merak etmişti. Merakını gidermek için yoongi'ye sorduğunda yeni bir şiir kitabının yayınlanacağını ve kutlamanın bunun için olduğunu söylemişti.

Hoseok daha öncekileri aldığı gibi bu kitabı da hiç düşünmeden alacaktı.
Düşüncelerini bir kenara bırakıp banyoya ilerledi. Banyoda ki işlerini halledip üzerini değiştirdikten sonra aşağıya indi.

Midesinin guruldaması ile fazlasıyla acıkmış olduğunu anladı ve kıkırdayarak mutfağa ilerledi. Hava pek soğuk olmadığından mutfağı havalandırmak için pencereyi açmaya karar verdi. Muhtemelen yarın okula gitmesi gerekecekti. Dışarıda erimeye başlayan karlar hoseok'un morelini bozsa da fazla aldırış etmedi.

Kahvaltıyı yalnız yapmayı sevmediğinden arkadaşlarını çağırmak istiyordu. Kahvaltıyı hazırlamadan önce jimin'in numarasını tuşladı ve cevap gelmesini bekledi.

...

Son olarak hazırladığı kahvaltı masasına krepleri de koyunca tam zamanında çalan kapı ile gülümsedi. Hızla kapıyı açınca karşısında, elinde sıcak simit poşedi olan jimin, onlardan önce içeriye girmeye çalışan, çok acıktığını belli eden jin ve son olarak her zamanki gibi telefonuna odaklanmış bir jungkook ile karşılaştı.

Jin herkesten önce içeriye girdi ve üzerindeki paltoyu astı "inanır mısınız bilmiyorum ama valla-" jin'in sözünü kesen şey herkesin bir ağızdan "kurt gibi acıktığına inanırız jin." deyip gülmeye başlamalarıydı. Herkesin aksine jin somurtuyordu "nerden anladınız ya?"

Diğerleri de masaya oturmaya başlıyordu. Jungkook'un yemeği ile oynaması hoseok dahil herkesin dikkatini çekmişti. Jimin ağızındakini yutup herkesten önce malum soruyu sormuştu "hayırdır?" Jungkook duymuştu ama ona seslenilmediğini düşünüp önündeki yemeğine bakmaya devam etmişti "sana diyorum jungkook. Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

Jungkook anlamaz gözlerle jimin'e bakmıştı. Yüzünü buruşturup cevap verdi "ne? Anlamadım ki hyung"
Jin kıkırdayarak açık bir dille konuşmuştu "neden böyle durgun duruyorsun demek istedi jungkook."

Jungkook anladığını belli eder bir şekilde kafasını salladı. Daha sonra yemek yemeye karar vererek önündeki krepten bir parça ağızına attı "taehyung olmadan canım yemek istemiyor."

Jungkook'un dediğiyle masadan kıkırtılar duyulurken o kaşlarını çatmıştı "aman jungkook adam işini bırakıp kahvaltıya mı gelsin?" Jin ağızı dolu bir şekilde konuşunca jungkook sadece göz devirmekle yetinmişti.

"Benim size birşey söylemem gerekiyor" masadaki herkesin gözü hoseok'un konuşması ile ona dönmüştü. Gülümseyerek söyleyeceği şeye hazırlanırken gözü ona normal bir şekilde bakan arkadaşlarının üzerinde gezindi "ama neden öyle bakıyorsunuz?"

Jimin "nasıl bakıyoruz? Söyleyeceğin şeyi bekliyoruz işte." Deyince hoseok'un yüzü düştü "meraklı gözler nerde?"

"Valla, söyleyeceğin şeyin düşündüğümüz kişi ile bağlantısı olduğuna emin olduğumuz için merak etmemize gerek yok"
Herkes ona katıldığını belli ederek kafasını sallamıştı.

writer[SOPE]Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu