²

1K 63 62
                                    

"Uyan kızım uyan." Diye bir ses duydum Uzaktan gelmiyordu ama sanki o çok derin bir uykudan uyanmış gibi sesimi çıkartamıyordum

" kimsin sen ?" Diye sordum. Kafamı koyduğum yastığın bile kime ait olduğunu bilmeden yeni araladığım gözlerimle etrafı şaşkınca süzdüm.

Karşımda durmuş bana bakan bir kadın vardı. Ama kim olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.

"Canım sen iyi misin?" Diye sordu kadın. Benim aksime beni tanıdığını belli eden bit havası vardı. Üstelik bu halime mana veremez gibi bakıyordu.

"Sana kim olduğunu sordum!" Telaşlı bir şekilde yataktan fırlamış etrafımı inceliyordum.

Burası neresiydi? Daha önce gelmediğime çok emindim. Üstelik daha önce gelmemiş dahi olduğum bir evde rahat rahat uyumuş olmam akıl işi değildi.

"Beni tanımıyor musun ?" diye sordu büyük bir şefkatle konuşan kadın. Gerçekten beni tanıyan bir havası vardı. Ama ben onu tanımıyordum ki. Bir akrabamız falan olsa bile en azından fotoğrafını görürdüm.

" Hayır." Dedim çünkü iyi değildim. Beynim şu an olanları kavramakta zorluk çekiyordu. Üstelik fazlasıyla gerilmiştim. Nerede olduğumu bilmem gerekiyormuş gibi bir his vardı içimde . Kadını tanımam gerekiyordu aksi taktirde burada işim neydi?

Annem neredeydi, ağabeyim, kız kardeşim... Babam şimdiye kahvaltı için çoktan bana seslenmiş olmalıydı. Ama ben şu an kime ait olduğunu dahi bilmediğim bir evde bana ait olmayan giyisilerin içinde tanımadığım bir kadının karşısında duruyordum. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde gerilmiştim.

Bu tuhaftı. Bu oldukça tuhaftı.

" Yine şaka mı yapıyorsun yoksa Farah?"

İsmimi söylediği an istemsizce daha fazla gerilip geri geri yürümeye başladım. Göz kapaklarım ardı sıra kapanıp açılıyordu.

"Adımı nereden biliyorsun?"

" Bak kızıyorum ,Farah! Anneye böyle şakalar yapılmaz taş kesilirsin."

ANNE Mİ?

Benimle alay mı ediyordu?

" NE ?" diye bağırdım düşündüğümün bile aksine yüksek bir sesle " Ne diyorsun sen?"

Kanım uğulduyormuş gibi hissediyordum. Hatta her an şuraya düşüp bayılabilirdim. Eşşek şakalarından nefret ederdim. Çünkü beni hiç güldürmezlerdi.

" Bu kadar şamata yeter Farah Hanım. O şakaya bir kez kanılır. Ben şimdi aşağı iniyorum ve senin de sadece beş dakikan var . Yoksa sabaha kadar uyumayıp ders çalıştığın sınavına geç kalacaksın."

Kaşlarım çatıldıkça çatıldı. Kadının hiçte şaka yapan bir tavrı yoktu. Bana kafayı yedirtmeye mi çalışıyordu?

" Ne söylüyorsunuz hanımefendi? Ne annesi ne sınavı benim evim nerede ,ben buraya nasıl geldim?"

Hâlâ Ankara'da mıyız? Burası evimden ne kadar uzakta? Hayır içmiyordum ki kafam güzel olsun? Acaba arkadaşlarımdan birinde kalmıştım da annesi benimle kafa mı buluyordu?

ÇOKLU OLASILIK Où les histoires vivent. Découvrez maintenant