¹¹

309 42 45
                                    

Neden bu kadar sinirlendiğimi  dahi bilmiyordum ama eğer kapı önünde beni izleyen Esved'i görmezsem muhtemelen sinirden ağlayacaktım.

Gözleri bir halime ,üzerimi kaplayan sıvıya bir yerdeki tişörte bir de çekip giden yabancının ardında bıraktığı boşluğa kaydı. 

" İyi misin?" Diye sordu sorabileceği onca soru arasından. 

" Gördüğün gibiyim." Yalan söylemeye gerek duymadım. 

"Yani kötüsün?" Nasıl kötü olursun gibi bir tepki değildi bu. Halledilir her zaman iyi olacaksın diyene inanama tepkisiydi.

"Çokta sayılmaz.  En azından çilek kokuyorum. "

Bu söylediğim onu gülümsetti. Gülümsemesinin bana da buluşmasını istedim. Ama bu kez olmadı. 

"Kim yaptı bunu sana?" Kapıyı kapatıp içeri girdi.

Önce benim yere attığım peçeteleri topladı.

"Görmedim ama sanırım Melek." Dedim akan burnumu çekerek. 

"Biraz geç geliyorum ve sen de hemen başını belaya mı sokuyorsun?"

"Ben bir şey yapmadım ki?" Dedim altı yaşındaki bir çocuk edasında.  Ne vardı sırada ,Melek'in tek ayak üzerinde beklemesi mi?

"Bak sen?" Dedi yaramaz bir sesle "Neden buna inanasım gelmiyor acaba?"

Muhtemelen tanıdığı Farah tam da onun düşünmüş olduğu gibi davranırdı.

Üzerimi işaret etti "Onu çıkarmak ister misin? Üzerini daha kolay temizleriz."

"Yanımda başka bir şey yok. Hatta bence burada hiç oyalanmadan çıkıp gidelim." Bakışlarımla kendimi göstererek. "Hem zaten şu an bu halde olmazsam evde uyuyor olurdum."

Önce üzerindeki hırkayı çıkarttı sonrada kazağını.  Bizim aksimize  o hangi mevsimde olduğumuzun farkında olarak hava şartlarına uygun giyinmişti. Çünkü çıplak değildi kazağını altında beyaz bir tişört vardı. 

"Onları bana verirsen sen üşürsün." Dedim ama başka çaremiz yok gibiydi. Çünkü üzerimdeki büstiyer sırılsıklam olmuş durumdaydı.

"Ama bu senin üşümenden daha katlanır bir durum." Bu sözleri boğazımın düğüm düğüm olmasına sebep olurken peçeteyle yüzümü sildi. Sanırım böyle konuşmalar onların arasında sıradandı. Ama benim için çok büyük şeylerdi.  Çünkü böylelerini anca raflara dizmeye kıyamadığım kitaplarımda okurdum. 

" Teşekkür ederim." Diye fısıldadığımdan firar eden göz yaşımı da sildi.

"Neden teşekkür ediyorsun?"Diye sordu akan göz yaşımın olduğu yerden öptüğünde artık buna dayanamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. 

Buna müsaade edemezdim. O benim değildi.  O benim sevgilim değildi.  Onun sevdiği Farah ben değildim.  Bu ikisine de haksızlıktı.

Beni böyle öpmesi Farah'a öpüşlerinin karşılıksız kalması da ona büyük haksızlıktı

"Esved." Dedim zar zor çıkartabildiğim sesimle . Her an ona olanları anlatacakmış gibi hissediyordum.

ÇOKLU OLASILIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin