⁴³

207 27 23
                                    

Şu an gözlerinizi kapatın ve sadece yok olduğunuzu hayal edin. Çünkü inanın bana bu bir kaç saniyeliğine bile olsa size çok iyi gelecek. En azından bana son otuz saniyedir iyi geliyor.

Nasıl bir akıl gücü bana şu an Fransa'da olduğumu açıklar? Önce İstanbul...Ve şimdi de Fransa.Siktiğimin dilini bile bilmiyorken hemde.

Tek Türkçe konuşan kadına ağzım iki karış açık bir şekilde bakıyordum. Her seferinde daha fazlası olmaz dedikçe olması benim kaderimin bir parçası olmalıydı.

"Hey!" gözümün önünde elini sallayıp beni daldığım yerden geri çıkartmak isteyen kadına "Adın ne?" diye sordum.

Yeniden mi boyut değiştirmiştim? Burası farklı bir evren miydi? Yeni bir hayat yenir bir Farah yeni bir hastane ve yeniden tanımadığım insan topluluğu... bu mümkün olabilir miydi?

Aslında deprem anları en başından beri birer geçiş yöntemi miydi? Aslında önceki seferlerde kendimi farklı boyutlara gitmekten mi kurtarmıştım? Peki bu ihtimaller arasında kendi evimin dönüş yolu da var mıydı?

"Beni hatırlamıyor musun? Hadi ama... Emly. Benim adım Emly. Şimdi sana tanıdık geliyor mu?" Hayır. Hayır bana tanıdık gelmiyordu.

"Üzgünüm Emly. " dediğimde daha çok kendim için üzgündüm. "Ama bana benim adımı da söyleyebilir misin?" bilmek istiyordum. Hangi boyutta olursam olayım görünüşümle birlikte adım da aynı mıydı? Yoksa bir önceki sadece tesadüf müydü?

"Oohh!" diye bir ses çıkarttığında korkmuş bir hali vardı. "Aman tanrım hiç bir şey hatırlamıyor musun?" ardından bana arkasını dönüp merakla ne konuştuğumuzu anlamaya çalışan insanlara Fransızca konuşmaya başladı. "Gidin ve bana o sıçtığımın doktorunu çağırın. Aman tanrım boku yedik! O adını bile hatırlamıyor." Şu an ne konuştuklarını anlamasam da tahmin edebiliyordum.

"Taşak geçmeyi bırak Emly!!" dedi odadaki en genç olan kız ve hemen ardından bakışlarını bana çevirdi. "Yine nasıl bir oyun oynuyorsun Luna?" ama sadece anlamayan gözlerle ona bakıyordum. Ve sanırım bu boyutta farklı bir adım vardı. Luna... "Kes şunu Luna. Bana saf saf bakmayı kes. Kalbimize mi indirmeye çalışıyorsun? Zaten saatlerdir burada uyanmanı bekliyoruz oyun çevirmeyi bırak." Bana kızmış görünüyordu.

"Ne söylediğini anlamıyorum." Dedim Emly bakarak. Ve bu hastane yatağında uzanırken ne yapacağımı bile bilmiyordum. Elimi yukarı kaldırdığımda bile canım yanıyordu. Zaten evime dönemiyordum şimdide İstanbul'a ... Yeni bir hayata başlama, adapte olma düşüncesi ödümü kopartıyordu.

Bazen durup dururken yeniden dünyaya gelsem nasıl biri olurdum diye düşünürdüm herkes gibi. Ama bu hayata hep ben olarak başlamak isterdim. Şu an sanki elimden ben olma şansım alınmış gibi hissediyorum. En kötüsü de elimden gelen tek şeyin buna katlanmak olmasıydı.

"O şaka yapmıyor Cat. Kıza bağırmayı kes ve git bir doktor çağır." En azından biri şaka yamdığımın farkındaydı. Çünkü burada kendimi açıklayacak durumda bile değildim. En önemlisi yeniden bir akıl hastanesine kapatılmak gibi bir niyetim yoktu.
Onlara ağzımı bile açmayacaktım ama geri dönemezsem günlükleri bulamazdım . ve bu hayatı yaşayan ben hakkında fikir sahibi olmak uzun bir süre isterdi. Buna zamanım yoktu. Depremler esnasında ölüp ölmeyeceğimin bile garantisi yoktu. Herkesin yaşamak için uzun zamanları olmuyordu. Ama yine de bir şekilde o günün ne zaman olacağından habersiz akıl sağlığını koruyarak yaşayabiliyordu. Durum farklıydı. Ne zaman öleceğimi biliyor gibiydim. Mesela bir sonraki artçı depremde...

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now