¹⁶

252 45 56
                                    

Can'a pankek sözüm vardı. Metehan'ın dönem projesine yardım edecektim. Babamın gazetleri vardı bir de. Her sabah onları ben alırdım mahaledeki bakkaldan . Haftaya pazartesi karşı komşumuzun kızına bakacağımı da söylemiştim. Hatta bunun için para bile almıştım. Aldığım parayı harcamıştım bile. Annemin vazosunu kırdığım içine ona çok benzeyen bir vazo alıp içini pembe krizantemlerle doldurmuştum. Pembe renk almıştım çünkü pembe krizantem; şefkat ve sevgiyi temsil ediyordu. Ailem gibi.

Olduğum yerde kımıldamaya çalışırken dinlenmiş hissediyordum. Beş gecedir ilk kez bu kadar rahat uyumuştum.

Gözlerim beyaz tavanı bulurken kendime kısa bir süre verip nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Sonra dün geceki bir kaç sahne doldu gözlerimin önüne. Adını fısıldıyordum daha sıkı sarılıyordu bana.

Aklıma gelen şeyle anında yatağın yanına baktım ama boştu. Oda boştu. İçeride sadece ben vardım. Hayal miydi diye düşündüm anlık olarak.

Perdeler açılmış güneş içeri dolmaya başlamıştı. Komodinin üzerinde okul formam katlanmış bir şekilde duruyordu.

Islak olan iç çamaşırlarım yıkanmıştı. Hepsini o mu yapmıştı?

Sabah uyandığımda utanacağımı falan düşünüyordum. Ama hiçte öyle hissetmiyordum.

Yataktan kalkıp ona ait olan kıyafetleri üzerimden çıkartıp okul formamı giyindim.

Dün buraya ne için gelmiştim ve şu an ne yapıyordum. Ailemden uzak olduğum bir gün daha bitmişti ama ben henüz bir arpa boyu yol almış sayılmazdım.

Kıyafetlerimin yanına bıraktığı siyah kapşonlu hırkaya kaydı gözüm. Benim için bırakmış olmalıydı. Ve yine sanırım ona aitti. Çünkü giyindiğimde okul eteğimle aynı boya gelmişti.

Odadan çıkıp salona indim. Tuhaf bir şekilde sakindim. Aynı zamanda her an Melek'in bir yerlerden çıkıp bana bulaşacağını düşünüyordum.

"Günaydın." Diye seslendim. Salon boştu sadece dün sehpanın üzerine bıraktığım kitaplar vardı. Ama bir gariplik vardı. Çünkü üzerinde notlar ve bir kaç sayfasına yapıştırılmış postitler vardı.

Kağıdı elime aldım. Hangi kitaba ait olduğu yazılmış ve ardından kitabın kısa bir özeti geçilmişti.

Reenkarnasyon veya ruh göçü, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Reenkarnasyon kavramı Asya dinlerindeki tenasüh kavramından biraz farklı olmakla birlikte, benzerlik arz eder. Günümüzde ruh göçüne inanan insanların sayısı bir milyarı aşmaktadır.

Ruh göçü... Bu iki kelime çılgınca hissettirdi.

Bir çok insanın bu konuda fikirleri düşünceleri varmış önceki çağlarda. Ve bir çoğu idam edilmiş. O çağda idam edilen insanlar bu çağda ruh ve sinir hastalıkları hastanesine kapatılıyordu.

Bir çağda bedenleri bir çağda ruhları öldürüyorlardı.

Hangi çağ daha cani bilmemekle birlikte olduğum durumdan oldukça korkuyordum. Ve bu yüzden birilerine açılma planlarım gittikçe sekteye uğruyordu.

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now