¹⁵

268 41 60
                                    

Zaman aksaydı geriye belkide dünya daha güzel bir yer olabilirdi. Mesela insanlar yaptığı hatalardan sonra bıraktıkları etkilerin farkına varıp hatalarını düzeltmeye çalışırdı. Bodozlama atlamazlardı ya da onları ilgilendirmeyen konuların bile orta yerine. Kimseyi yargılamaz önce dinlemeyi öğrenirlerdi.

Ben öğrenmiş miydim? Hiç sanmıyorum.

Bir gece uyumuş sabahında kendimi başka bir evrende bulmuştum ama hâlâ ön yargıların dinlemeden infazların insanların üzerindeki etkisinin farkına varamamıştım. Ta ki hayal kırıklığıyla bana bakan Giray'ın az önce gitmemen için sıkıca tuttuğu elimi bir anda bırakıp, almaman için göklere kaldırıldığı kitaplarımı tenime temas etememeye çalışarak kucağıma bıraktıktan sonra yüzüme dahi bakmadan evine doğru gittiğini ağır çekimde izleye kadar.

Şu ana kadar bunun insanlar üzerindeki etkisi konusunda bir fikrim yoktu. Ya da vardı ama umursamayı tercih ediyordum. Bilmiyorum. Ama öylece onun ardından kalırken kendimi bok böceği gibi hissediyordum.

Onları yanyana gördüğüm ilk günden beri sevgili sanıyordum. Bu düşünceyle yeniden gözlerimi sıkıca yumdum. Adını bilmiyor oluşum yetmiyormuş gibi birde bir kuzeni olduğunu dahi bilmediğimi açık etmiştim.

Peki şu an hangisi daha kötüydü? Ona kuzeniyle yattığını bağıra bağıra söylemem mi ? Yoksa çocukluktan beri tanıştığım onun bir kuzeni olup onunla birlikte yaşadığını bile bilmemem mi?

Hangisi daha büyük hayal kırıklığıydı? Ben hesaplayamıyordum. Hatta belki de onun için asıl hayal kırıklığı bendim çünkü açık bıraktığı evin kapısından geçmeden önce yüzüme son kez öyle bakmıştı. Hayal kırıklığıyla...

Yok atık ya! Bana yok artık ya!

Melek'in kim olduğu bile umurumda olmamalıyken düştüğüm konuma yok artıktı.

Açık bıraktığı kapıya melül melül bakarken nefeslenmeye çalıştım. Ama çok zordu. Melek'i bu evde o elbiseyle gördüğüm anda bile nefes almak daha kolaydı. Şimdi çok zordu çok. Çünkü o ,onca hayal kırıklığına rağmen eve girerken kapıyı benim üzerime kapatamamıştı bile.

Paytak adımlara evine doğru yürüdüm. Bu saaten sonra ne doğruydu bilmiyorum ama onu görmeden eve dönemezdim. O yüz ifadesinden sonra öylece eve dönüp uyuyamazdım.

İçeri girince çekinerek etrafa baktım. Kapıyı kapattım ve salona doğru yürüdüm.

Büyük bir evdi. Belki bir gün tamamını görme şansım olurdu. Ama şimdi tek yaptığım salonun ortasındaki koltuğa ilerlemekti

Orta sehpa vardı.  Üzerinde bir kaç kitap ve daha yarısı içilmiş bir kahve bardağı. 

Kocaman bir televizyon vardı. Televizyon dolabıysa salondaki iki koca kitaplık yetmezmiş gibi yine kitaplarla doldurulmuştu.

Hepsini okumuş muydu acaba?

Elimdeki kitapları koltuğun üzerine bırakıp kitaplığa yöneldim.  Ellerim hepsinin üzerinde tek tek gezdi.

Burada yaşayan Farah ben olsaydım o zaman tüm bu kitapları ben de okumak isterdim. Aralarında okumuş olduklarım vardı elbette ama çoğu okumak istediklerim ya da adını duymadığım kitaplardı .

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now