²⁰

298 46 30
                                    


Daha önce yeniden doğmak gibi bir niyetim yoktu. Ama şu an yeniden doğduğum bir hayatın içindeydim. Fantastik bir şekilde fantastikti.

Bu sabah o kapıdan çıkar çıkmaz deprem olduğunu hissetmiştim. Adımımı atar atmaz dengemi bile koruyamamış yere düşmüştüm. Halbuki deprem hisetmeyeceğim kadar küçüktü.

Bir geçit oluşmuştu sanki etrafımda. Derim soyuluyordu orada. Ellerim yanmıştı. Hele canım... Ama tüm bunları sorgulamaktan çok oturmuş bir ip ucu bulmaya çalışıyordum. Çünkü biliyordum ki biraz durup düşünürsem aklımı kaçıracaktım.

Yanımda oturmuş elimi sıkıca tutan Giray, bana bir ipin ucunu gösterir gibiydi. Buraya geldiğimden beri her sabah odayı darmadağın etmek suretiyle aradığım şeylerin gerçek olduğunu söylüyordu. Farah gerçekten günlük tutuyordu. Bunu anlamıştım çünkü eğer bir inasının telefonun not kısmında yemek tarifi dahi olmak üzere tek bir not bile yoksa notlarını tuttuğu farklı bir yer var diye düşünmüştüm.

"Günlükleri kimseye göstermezsin. Zaten ortalık yerde de çıkartmazsın. Bir keresinde odanda bir defter görmüştüm ama anında almıştın."

Farah ne saklıyordu?

"Günlükler odamda değil." Diye söylendim. Bakmadığım yer kalmamıştı. Ama odada günlük falan yoktu. Eğer Giray'ın söylediği gibi okumayı yazmayı söktüğünden beri yazıyorsa bir değil birden fazla günlük vardı. Ama bırak birden fazlasını birini bile bulamamıştım.

"Bodrum katına çıkartmış olabilirsin." Dedi bir öneride bulunarak. Gayet makuldü.

Farah bir şeyleri biliyordu. Biliyor olmalıydı. Yoksa kimse okuma yazmayı öğrendiği günden beri böyle sıkı günlük tutmazdı. Hele bir de onları köşe bucak saklamazdı.

"Artık bana neler olduğunu anlatacak mısın?"

Gelmiştik zurnanın zort dediği yere. Çünkü ne diyecektim. İlk gün şu an olduğum kişiden daha cesurdum. Çünkü eminimki o gün beni dinleseydi her şeyi anlatacaktım.

"Bilmiyorum." Yalan değildi sadece eksikti. Çünkü bilmemenin biraz ötesindeydim. Heleki az önce derim soyulup pul pul yere dökülmeye başladığında.

"Bu iş can sıkıcı bir hal almaya başladı. " Sinirleri bozulmuş gibi elini elimden çektiğinde canım biraz daha yandı. Ve bu kez kendimi tutamayarak yüzümü buruşturdum. Neyseki bunu fark etmedi. Bana sinirlenmekle meşgul olduğu için gözü başka bir şey görmüyordu.

"Üstüne gelmek istemiyorum ama sabahtan beri ne yaşadığımızın farkında mısın sen Farah?! Çünkü bana hiç farkındaymışsın gibi gelmiyor." Sinirli olmasını anlıyordum ama sırf canım yandı diye bana kızması anlamıyordum.

"Eve gitmek istiyorum."

Sinirlice bir nefes bırakıp "Şimdide kaçıyor musun?" Diye sordu.

Öyle yapıyordum. En azından o günlükleri bulup okuyana kadar öyle yapacaktım.

"Evet ." Dedim yalan söyleme gereği duymadan. Hemen ardından ayaklanıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Ama ayaklarım resmen geri geri yürüyordu. Sabah yaşananlar çok tazeydi. Korkuyordum. Yeniden aynı şey olmasından korkuyordum. O acıya bir kez daha katlanabileceğimi sanmıyordum.

ÇOKLU OLASILIK Where stories live. Discover now