BÖLÜM 4

3.4K 226 115
                                    

Düğünden sonraki hafta Dolunay için çok zor geçmişti. Demir'i gördüğünde hissettiği korku ve heyecan hiç aklından çıkmıyordu. Fotoğraflarının da ötesinde gerçek hayatta öyle bir havası vardı ki nefesi kesilmişti. Bütün bu hislerinin yanı sıra bu kadar sevdiği biriyle aynı ortamda olup ona selam bile verememek, hatta o kendisini görmeden ortamdan ayrılmak zorunda kalmak ona çok zor gelmişti. Hem Demir döndüğüne göre artık Ahmet ve Pelin'le de arkadaşlığını bitirmesi gerekiyordu. Onları tekrar kaybedecek olmak da onu çok üzüyordu.

Tüm bunların üstüne de zincir hastane projesini rakip firmaya ufak bir farkla kaptırmışlardı. Fiyatta daha fazla indirim yapma şansları olmasa da farkın az olması ekibin moralini oldukça bozmuştu.

Herkes Dolunay'ın mutsuzluğunu kaybedilen projeye yoruyordu ama bir yandan da duruma anlam veremiyorlardı çünkü Dolunay normalde kaybedilen projelerin ardından fazla üzülmez, yeni projelere odaklanmaya inanırdı.

Cuma akşamı Dolunay işlerini tamamlayıp bilgisayarını kapatmak üzereyken Fatih geldi.

"Merhaba Fatih, içeri gel, her şey yolunda mı?" dedi.

"Yolunda yolunda. Gerçi kaçan projeden sonra ekibin morali biraz düşük ama haftaya toparlarız. Ben onun için gelmedim aslında, yarın müsaitsen harika bir film festivaline tüm gün için bilet aldım. İstediğimiz filmlere göre kendi programımızı yaparız, tüm günü festival filmleri izleyerek geçiririz diye düşündüm. Akşam da güzel bir yemek yeriz, ne dersin? Bu hafta moralin çok düşüktü, sana biraz moral olsun istedim." dedi. Biraz umutlu, biraz heyecanlı bir hali vardı.

Dolunay Fatih'in teklifini duyunca onun cesaretini yeterince kıramadığını yeniden fark etti. Onu kırmak istemiyordu ama konuyu kendisi açmadığı sürece de açıkça bir şey söyleyemiyordu. Acaba hayatında biri olduğu imalarında mı bulunsaydı?

"Fatihciğim, teklifin için çok teşekkür ederim ama yarın müsait değilim. Bir arkadaşımla planımız var. Kusura bakma lütfen." dedi.

Fatih bozularak "Hangi arkadaşın? Ben tanıyor muyum?" diye sordu.

"Yok sen tanımıyorsun, yıllar sonra yeniden hayatıma giren biri..." dedi. Hem böylece yalan da söylememiş olmuştu. Pelin de Ahmet de hayatına yıllar sonra yeniden girmişlerdi. Sadece bir kişi değillerdi ve ima ettiği gibi bir durum yoktu.

Neyse ki Fatih mesajı almıştı ve bozuntuya vermemek için, "Tamam o zaman, ben benimle gelecek birilerini bulurum. Sana da hafta sonu iyi eğlenceler. Pazartesi seni yeniden keyifli halinle görmek istiyoruz ona göre... İyi akşamlar." diyerek odadan çıktı.

Fatih çıktıktan sonra Dolunay da son kalan işlerini tamamlayıp bilgisayarını kapattı. Çantasını alıp odadan çıktığında asistanının hala çalıştığını görünce "Demet, ben çıkıyorum, hadi sen de çık artık. Pazartesi görüşürüz." dedi.

Eve gitmeden markete uğrayıp ertesi gün için bir sürü malzeme alacaktı. Yarın Pelin ve Ahmet gelecekti ve onlara son bir veda yemeği hazırlamayı planlıyordu. Ahmet'in favori yemeği lazanya ve Pelin'in en sevdiği tatlı kıbrıs tatlısı yapacaktı. Mutfağa çok sık girmese de onlara yapa yapa iki tarifte de ustalaşmıştı.

Evde tüm hazırlıkları tamamladığında saatin gece yarısına geldiğini fark etti ve yorgunluktan kendini salondaki koltuğa bıraktı. Gözü televizyonun önündeki fotoğrafa çarptı. Ailesini kaybetmeden önceki son doğum gününde çekilen Dört Silahşörlerin son fotoğrafıydı. Pelin'le barıştıktan sonra ondan almıştı fotoğrafı. Büyük bir kopyasını yaptırıp salonun en göz önünde yerine koymuştu.

Fotoğrafta dördü de çok mutluydu, kollarını birbirlerinin omuzlarına atmışlardı. Demir'in yüzü biraz Dolunay'a doğru dönüktü ama objektife bakıyordu. Dolunay o gece Demir'in fotoğraftan kendisine gülümseyen bakışlarının sıcaklığında salonda uyuyakaldı.

O Günden BeriWhere stories live. Discover now