BÖLÜM 12

2.8K 195 7
                                    

Annesi de babası da donup kalmış, bir birbirlerine bir Demir'e bakıyorlardı.

Leyla'nın birden gözleri doldu. İnanamayan gözlerle oğluna bakarak titreyen bir sesle "Siz Dolunay'la barıştınız mı?" diye sordu.

Babasının mutlu gülümsemesini gören Demir, ailesinin Dolunay'a karşı bir tepkisi olmadığını anlayarak rahatladı. Onun hiçbir sorunla karşılaşmasını istemiyordu.

"Yok aslında barışmadık." diyerek önce yangında olanları ve Dolunay'ın on beş senede yaşadıklarını anlattı ailesine, sonra da kendisi döndüğünden beri olanları.

"Anlayacağınız onu Pelin ve Ahmet'in ikna edemeyeceğini bildiğimden izini bulup kendim çağırmaya gittim. Haklıydım da. Benim onun çocuklarla görüşmesiyle ilgili bir sorunum olmadığını anladığında dönmeye karar verdi hemen."

"E peki madem barışmadınız, sen dört gün neden kaldın Roma'da? O ikna olunca dönebilirdin..."

"İşte bu milyon dolarlık soru anneciğim. Ben de bilmiyorum... Yıllar sonra birbirimizi görmek çok iyi geldi sanırım. Ben de yıllardır Roma'ya gitmemiştim, 'Birkaç gün eski günleri yad edelim, dönünce yine konuşmayız.' dedik."

Metin dayanamayarak "E oğlum, madem birbirinizi bu kadar özlediniz, hala da çok iyi anlaşıyorsunuz, birlikte tatil bile yapmışsınız, İstanbul'da konuşmamaya karar vermek nedir?" diye sordu.

Demir babasına uzun uzun baktı. "Baba, anne... Ben bunu nasıl açıklarım bilmiyorum ama sizin de Dolunay'ı ne kadar sevdiğinizi görebildiğim için açıklamaya çalışacağım... Dolunay on beş sene önce çok ağır şeyler yaşadı ve en yakın arkadaşlarını hayatından çıkarmaya karar verdi. Ben de bu arkadaşlardan bir tanesiydim. Onun gidişinin beni ne hale getirdiğini siz gördünüz. Benim ona hislerim... Arkadaşlıktan öteydi, biliyorsunuz..."

Annesiyle babasının beklenti dolu bakışlarını görünce dalıp gittiği düşüncelerinden sıyrılarak sözlerine devam etti.

"Neyse altı sene önce o yine, yeni bir karar vererek eski arkadaşlarıyla barışmaya karar verdi. Bu sefer nedense bu arkadaşların içinde ben yoktum. Benim en yakın arkadaşlarım altı sene boyunca bu durumu benden sakladılar. Ve ben döndüğümde Dolunay yine bir karar alarak benimle görüşmektense arkadaşlarımı yeniden hayatından çıkarmaya karar verdi."

Demir yine elinde olmadan sinirlenerek ayağa kalktı ve masanın etrafında yürüyerek konuşmasına devam etti. "Onu anlamaya çalışıyorum. Ben arkadaşlarımın onu affetmesini ihanet gibi görürüm diye düşündü, onları korumak istedi vesaire. Sonuç olarak benim üç çocukluk arkadaşım nedense bana güvenmedi. Ben şimdi bunu sindirmeye çalışıyorum."

Annesi dolu dolu gözlerle dinliyordu Demir'i. Ahmet ve Pelin'le de arasının bozulduğunu duyunca yalvarırcasına "Ama oğlum Pelin ve Ahmet..." dedi.

Demir annesinin yalvaran ses tonunu duyunca siniri geçmişti. Tekrar yerine otururken hemen onu rahatlatmak istedi. "Onları affettim anne. Gerçi henüz onlara söylemedim ama yakındır dayanamam, günde yirmi kere arıyorlar zaten. Affetmeyecek olsaydım bile aramayı kessinler diye affederdim." dedi gülerek.

"Sorun şu ki, ben on beş senedir Dolunay'ın bana hiç sormadan aldığı kararların sonuçlarını yaşıyorum. Onun beni hiç düşünmeden yaptığı şeylerin bedellerini ödüyorum. Evet, onu çok özlemişim. Evet, onunla Roma'da geçirdiğim dört gün dünyalara bedeldi, hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Evet, belki ona hala âşığım... Ben de bilmiyorum. Ama ona çok kırgınım."

Sonra bir anda Roma'da olanları hatırlayarak "Ayrıca siz gerçekten bu karmakarışık duygularımla onunla arkadaş olabileceğime inanıyor musunuz? Mesela Roma'da yanına biri geldi, İngilizce bilmiyor, açmış telefonunda çeviriyi, iltifatlar falan ediyor. Yok efendim 'Böyle bi güzellik yalnız bırakılamazmış.', yok efendim 'Rehberi olmaktan onur duyarmış.'! Kendimi zor tuttum adamın ağzını burnunu dağıtmamak için. Bir de Dolunay adamın 'ne kadar yardımsever biri olduğunu', 'çok romantik olduğunu' falan söylemesin mi? Öyle sinirlendim ki... Şimdi hayal edin, biz arkadaş olmuşuz yeniden. Dolunay geliyor yanıma, meğer birine âşık olmuş. Bir de bana anlatıyor düşünsenize! Yok yok, bu arkadaşlık yürümez gerçekten. Haksız mıyım?" diye sordu.

O Günden BeriWhere stories live. Discover now