BÖLÜM 30

2.2K 160 3
                                    

Demir Dolunay'ın ürkek tavrını hissetmiş, elini kolunu nereye koyacağını bilemediğini fark etmişti. Bir elini Dolunay'ın belinden çekerek sağ kolunu tuttu ve kendi boynuna doladı. Dolunay ne yapacağını anlayarak diğer kolunu da Demir'in boynuna attı.

Öpüşmeye ara vermeden birlikte eve girerlerken Demir kapıyı ayağıyla iterek kapattı. Dolunay'ı duvara yasladıktan sonra yüzünü avuçlarının içine aldı ve onu içindeki tüm arzuyla öpmeye başladı.

Demir Dolunay'ı öpmeye doyamıyordu. Dolunay'ın pardösüsünü çıkarıp yere attıktan sonra onu tekrar kendine çekti ve sağ eliyle çıplak omzunu okşamaya başladı. Koluna yavaş yavaş dokunarak aşağı doğru indi ve elini tutarak tekrar kendi boynuna doladı.

Bir an nefes alışlarını kontrol edebilmek için alnını Dolunay'ın alnına dayadı ve "Prenses, bana ne yaptığının farkında mısın?" diye sordu.

Dolunay tepeden tırnağa titriyor, kalbi heyecandan yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Hissettiği şeyleri kafasında kelimelere bile dökemiyordu. Daha önce sadece kitaplarda okuduğu arzuları ilk kez yaşıyor olmak heyecanını katlamış, onu felç etmişti.

Demir onu gerçekten öpmeye başladığı andan beri elini ayağını nereye koyacağını bilemiyordu. Demir'e olan aşkı içinden taşacak gibiydi. Onu deli gibi arzuluyor, bu ön sevişmenin devamında ne olacağını görmek için can atıyordu ama bir yandan da deli gibi korkuyordu.

Demir onu öpmeyi bırakıp soru sorduğunda girdiği transtan çıkarak ellerini Demir'in göğsüne yasladı. "Demir... Demir çok özür dilerim... Ben bir şey yapmak istemedim."

"Öyle demek istemedim. Aklımı başımdan alıyorsun, kendimi kaybetmeme sebep oluyorsun, sana bakarken, dokunurken içimi titretiyorsun demek istedim."

"Demir, ben... Ben ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Bir şey demene gerek yok Prenses, şimdi git güzelce dinlen. Yarın akşam konuşacağız."

Demir aniden arkasını dönüp kapıdan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı.

Dolunay girişteki duvara yaslanmış, bir eli Demir'in dokunduğu omzunda, diğer eli dudaklarında öylece duruyordu.

'Ne oldu şimdi?' diye düşündü... 'Ben Demir'i öptüm mü gerçekten?'

Dolunay yavaş yavaş kendine geldi, bütün gece böyle duramayacağından eğilip butilerini çıkardıktan sonra yerdeki pardösüsünü alarak odasına gitti. Yavaş hareketlerle makyajını sildi, yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra üstünü değiştirerek yatağına uzandı.

İçi içine sığmıyordu. Sabaha kadar gece yaşananları düşündü. Demir de onun hislerine karşılık veriyor olabilir miydi? Ama başkasına âşıktı... Başkasına verecek bir kalbi olmadığını söylemişti. Geçici bir heves olabilir miydi dün geceki? Belki bütün gece yakınlaşmış olmalarından etkilenmiş, üstüne Dolunay da onu öpünce tepkisiz kalamamıştı.

Dolunay sabahı zor etmiş, üstüne dolabında bulduğu ilk pantolon ve gömleği geçirip erkenden ofise gitmişti. Ofiste kimse yoktu, Fatih'in odasına gidip onun gelmesini beklemeye başladı.

Fatih odasına girdiğinde Dolunay'ı görünce çok şaşırarak "Günaydın Dolunay! İyi misin? Hayırdır sabah sabah?" dedi.

Dolunay Fatih'e biraz utangaç bir tavırla "Sana bir soru soracağım. Bir erkek gözüyle cevap vermeni istiyorum." dedi.

Fatih konuyu merak ederek Dolunay'ın karşısına oturdu. "Tamam, sor."

"Bir kadınla bir geceliğine bir sevgililik oyunu oynadığını düşün. Bütün gece etrafa karşı birbirinize samimi davranmak zorunda kaldınız. Dokundunuz falan..."

O Günden BeriWhere stories live. Discover now