FİNAL

3.5K 233 65
                                    

Beş yıl sonra...

Dolunay fırçasını yanında duran masaya bıraktığında saat bire geliyordu. Ortaya çıkan esere bakarken mutluluğun resmini çizdiğini düşündü.

Resimde iki erkek iki kız çocuk Dolunay'ın bahçesinde serili bir kilimin üzerinde oyun oynuyorlardı.

Çocuklardan en büyük olanı altı yaşında, yakışıklı, esmer bir erkekti. İsmi Efe'ydi. Büyük kahverengi gözleriyle kardeşlerinin oyun oynamasını izliyor, en küçük kardeşi sekiz aylık Güneş emekleyerek kilimden çıkmaya çalıştığında yüzünde sabırlı bir gülümsemeyle onu geri çekiyordu.

Efe'den sonra gelen Ege dört yaşındaydı, siyah kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle Efe'nin yeşil gözlü hali gibiydi. Üç buçuk yaşındaki Hayat'la önlerindeki legolarla oynuyorlardı. Hayat sanki babasının kopyasıydı, kahverengi sıcacık bakan gözleri, yanaklarında gamzeleriyle çok tatlı bir kız çocuğuydu.

Demir kilimin kenarına oturmuş onlara hiç müdahale etmeden gülümseyerek onları izliyordu. 

Dolunay yerinden kalkarak biraz ilerisinde gerçeği olan sahneye doğru yürümeye başladı. Güneş babasının kucağına oturmuş annesinin kopyası yeşil gözlerini babasının yüzüne dikmiş, gömleğiyle oynuyordu. Güneş'in sorumluluğundan kurtulan Efe sırt üstü uzanmış gökyüzünü izliyor, Hayat ve Ege oynamaktan sıkıldıkları legoları sağa sola fırlatıyorlardı.

Dolunay "Acıktınız mı bakalım? Bu kadar oyun yeter mi?" diye seslendi.

Demir gülümseyerek "Sevgilim valla tam zamanında geldin. O kadar acıktım ki, resmini bitirmeni beklerken midem kendini öğütmüş olabilir." dedi karnını okşayarak.

Efe de hemen kafasını kaldırıp "Anneciğim, ben biraz acıktım ama kardeşlerim oynamak istiyorlarsa onlara göz kulak olabilirim." dedi.

Demir ve Dolunay birbirlerine bakarak gülmeye başladılar. Demir Güneş'i Dolunay'a verip Efe'yi yakaladığı gibi kucağına aldı ve sımsıkı sarıldı.

"Sen ne kadar iyi bir abisin öyle? Kardeşlerin çok şanslı biliyorsun değil mi?" dedi.

Efe utanarak önüne baktı ve "Babacığım, siz bizi iyi ki aldınız o yuvadan. Ege de ben de sizi çok seviyoruz." dedi.

Dolunay'ın gözleri dolmuştu. Efe ve Ege'nin anne babası bir kazada arabanın içine sıkışmış, çıkan yangında hayatlarını kaybetmişlerdi. Dolunay'ın Hisartepe'de bağışladığı yurda geldiklerinde Ege henüz yedi aylık bir bebekti.

Her ne kadar kazada arabada olmasalar da ailelerini yangında kaybetmiş olmaları Dolunay'ı çok derinden etkilemişti. O zaman Hayat yeni doğmuştu ve Dolunay normalden daha duygusaldı. Hem Efe'ye hem Ege'ye bir anda bağlanmış, onlardan ayrılmak istememişti.

Demir de çocukları çok benimsemiş, Dolunay'ın onları evlat edinme isteğini mutlulukla karşılamıştı. Resmi işlemler yaklaşık bir senelerini almıştı ama o süreçte sık sık görüştüklerinden evlat edinme prosedürü tamamlandığında zaten çoktan bir aile olmuşlardı.

Dolunay geçmişe dalmışken birden Efe'nin sesini duydu.

"Baba, bir şey sorabilir miyim?"

Demir gülümseyerek "Sor oğlum." dedi.

"Sen anneme âşık olduğunu nasıl anladın?" diye sordu.               

"Aaaa, bak bu çok güzel bir soru Efeciğim. Annen siyah gür saçları, yeşil gözleriyle gördüğüm en güzel kızdı. Hem de çok güzel kokardı, kurabiye gibi." dedi gülümseyerek.

O Günden BeriWhere stories live. Discover now