BÖLÜM 29

2.2K 176 7
                                    

Dolunay apar topar ofisten çıkıp eve gelip hızlıca duş aldı. Ne giysem diye dolabına bakarken içinde garip bir heyecan vardı. Siyah üzerine yapışan mini bir elbise giymeye karar verdi. Elbise, neredeyse tüm elbiseleri gibi yine tek omuzluydu.

Makyajına ekstra özen gösterdikten sonra, saçlarını maşayla dalgalandırdıktan sonra dağınık bir topuz yaptı. Başının iki yanından da birer tutam saçı önünde serbest bıraktıktan sonra, parıltılı küpeler taktı. Ayağına siyah ince yüksek topuklu butilerini giyip uzun siyah pardösüsünü eline alarak girişe geldi.

Aynaya baktığında kendini beğenmişti ama bir yandan da kendi kendine 'Ne kadar sıkıcısın Dolunay, hep tek omuz, hep aynı tip giyiniyorsun... Demir gibi biri seni ne yapsın?" diyordu.

Fatih'in sözleri iki gündür kafasında dönüyordu. Bugün Demir birlikte gidelim dediğinde önce tereddüt etmişti ama sonra Fatih'e onun kendisine yakın davranmasına izin vereceğini söylediğini hatırlayarak kabul etmişti. Şimdi içindeki heyecanı bastıramıyordu.

Kapının çaldığını duyunca derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Demir kahverengi bir pardösü giymiş, saçlarını bu kez at kuyruğu yapmıştı. O kadar yakışıklıydı ki, Dolunay bir an yüzüne bakakalmıştı.

**

Demir Dolunay'ı siyah mini elbisesinin içinde gördüğünde donakaldı, dili tutulmuştu sanki. Söyleyecek bir söz bulamayınca dürüst olmaya karar verdi.

"Prenses! Bu ne güzellik böyle? Göz kamaştırıyorsun." dedi.

"Teşekkür ederim Demirciğim, sen de her zamanki gibi nefes kesiyorsun!" dedi gülümseyerek. Onu yine ciddiye almamıştı. "Bir saniye beklersen hediyemi alıp hemen geliyorum." dedi. Hızlı adımlarla salondaki masanın üstünde duran hediye paketini alıp, tekrar Demir'in yanına geldi.

Demir Dolunay'ın görünüşüne bir türlü alışamıyordu. Giydiği topuklu botlar bacaklarının inanılmaz görünmesini sağlıyordu. Demir gözlerini ondan alamıyordu. Dolunay girişteki dresuarın üzerine hediyeyi ve çantasını koyduktan sonra pardösüsünü giymeye niyetlenirken Demir içeri adımını attı ve pardösüsünü elinden aldı.

"İzin verirsen..." diyerek pardösüyü Dolunay'a giydirirken gözlerini kapatıp kokusunu içine çekti.

Ellerini omuzlarına koyup, "Hadi gidelim o zaman." dedi ve kapıya doğru döndü. Dolunay tekrar dresuarın üzerine koyduğu hediyeyi ve çantasını aldı. "Demir hediyeyi bir saniye tutabilir misin? Kapıyı kilitleyeyim." dedi.

Demir kapının önünde dışarıya doğru bakarak derin nefesler alıyordu. Dolunay'ın kendisine seslendiğini duyunca arkasını dönüp "Tabii." diyerek paketi aldı.

Dolunay kapıyı kilitleyip dışarı çıktığında Demir'in evin önüne park ettiği arabasına gidip hediyeyi çoktan arka koltuğa koymuş ve ön kapıyı Dolunay için açmış olduğunu gördü.

Dolunay teşekkür ederek arabaya binip emniyet kemerini taktı. Demir arabaya binmeden derin bir nefes aldı. Arabaya bindiğinde Dolunay'a bakarak gülümsedi. "Gerçekten çok güzel olmuşsun. Bu gece kimse gözlerini senden alamayacak."

Dolunay utanarak gözlerini kaçırdı ve camdan dışarı baktı "Teşekkür ederim, çok zarifsin." dedi.

Demir ciddi olabilir miydi? Dolunay bir yandan umut etmeye korkuyordu ama diğer yandan da Demir'in onu ilk gördüğündeki bakışları arkadaşça değildi sanki.

Yol boyunca Demir toplantılardan ne kadar bunaldığını anlatmış, gerçekten bu aşamada toplantılara girmemesi gerektiğini nasıl anladığını söylemişti. İsim vermeden ilk günkü toplantılara katılan ikinci firmadaki adamın tavırlarını komik bir şekilde anlatarak Dolunay'ı güldürmüştü.

O Günden BeriWhere stories live. Discover now