BÖLÜM 32

2.2K 167 8
                                    

Aradan bir hafta geçmişti ama Dolunay'dan hala haber yoktu. Cevdet Bey iki gün önce havlu atmış, "Dolunay Hanım sanki yok oldu, hiçbir yerde bulamıyoruz." demişti.

Demir her gün Dolunay'ın sitesine gidip arabası geldi mi diye bakıyordu ama Dolunay dönmemişti.

Bir toplantıya katılması gerektiğinden Demir bir haftadır ilk kez holdinge gelmişti. Toplantıya dikkatini vermeye çalışıyor ama bir türlü veremiyordu.

Toplantının ortasında telefonu titreyince Demir yüreği ağzında arayana baktı, Pelin olduğunu görünce de "Affedersiniz, bu telefonu açmam lazım." diyerek toplantıdan aniden çıktı.

"Efendim?"

"Demir, ben az önce yine şirketi aradım, Fatih'le konuştum. Fatih bence Dolunay'ın yerini biliyor! Ben ısrarla endişelerimden bahsederken, o kadar emin bir şekilde onun iyi olduğu konusunda beni ikna etmeye çalıştı ki, kesin biliyor. Bence gidip onunla konuşmalısın."

"Tamam ben hemen gidiyorum. Zaten bu son umudum Pelin. Özel dedektif bile bir şey bulamadı. Fatih de bilmiyorsa, kabulleneceğim artık beni istemediğini..."

Demir alelacele Dolunay'ın şirketine geldi, girişteki güvenliğe kendini tanıtarak Fatih Bey'le görüşmek istediğini söyledi.

Demir'i fazla bekletmeden içeri aldıklarında Fatih odasından çıkmış, Demir'e doğru yürüyordu.

"Demir Bey hoş geldiniz." dedi elini uzatarak. "Sizi beklemiyorduk. Teklifimizle ilgili bir sorun mu var?"

"Merhaba Fatih Bey. Yok ben özel bir konuda görüşmek istiyordum." Sıkkın bir şekilde etraftaki insanlara bakarak "Özel bir yerde konuşabilir miyiz?" dedi.

"Tabii, buyurun, odama geçelim."

Demir Fatih'in odasına girince oturmadan cam kenarına gidip ellerini cebine koyarak dışarı bakmaya başladı. Konuya nasıl girsem diye düşünüyordu.

Fatih de masasına oturmuştu, sessizlik içinde Demir'in konuşmasını bekliyordu.

Demir bir süre camdan baktıktan sonra birden arkasını döndü, güneş gözlüğünü çıkardı ve Fatih'e kan çanağı gibi kırmızı gözleriyle bakarak "Fatih Bey, ben Dolunay için geldim. Dolunay nerede?" dedi.

"Bilmiyorum Demir Bey. Pelin Hanım'a da söyledim zaten, bana mesaj atarak bir süre uzaklaşmak istediğini söyledi. Ben de başka bir şey bilmiyorum."

"Fatih Bey. Lütfen!" dedi Demir çatlak bir sesle. "Benim onu bulmam lazım, yerini bildiğinizi biliyorum."

Fatih bir kaşını kaldırarak "Haddimi aşmak istemem ama bir şey sorabilir miyim? Onu neden bulmak istiyorsunuz?" diye sordu.

"Ben... Benim onunla konuşmam gereken çok önemli bir şey var. Hemen konuşmam gereken..."

"Peki Dolunay'ın kaçmasının konuşmak istemediği anlamına gelebileceği hiç aklınıza gelmedi mi?"

"Evet, düşündüm tabii..." Demir masanın karşısındaki koltuğa oturdu ve "Sizin olanlardan haberiniz olduğu izlenimine kapılıyorum. Haklı mıyım?" dedi.

Fatih bir şey söylemese de başını onaylarcasına hafifçe yana eğdi. Demir dirseklerini dizine dayayarak elleriyle yüzünü kapattı ve konuşmaya başladı.

"Dolunay benim hayatımdaki en önemli, en özel insan... Ben... Ben ona yıllardır âşığım... Tekrar birbirimizin hayatına döndüğümüzden beri olan bazı şeyler onun da bana karşı bir şeyler hissettiği konusunda umutlandırmıştı beni ama Dolunay'ın bu kaçışı... Ben umutlarımın boşa olduğunu anladım zaten. Artık hiç umudum kalmadı."

O Günden BeriDove le storie prendono vita. Scoprilo ora