BÖLÜM 25

2.2K 152 10
                                    

Cumartesi günü gün çok erken başlamıştı. Demir yedide kalkmış, en rahat pantolonunu ve kazağını giyip, ayağına spor ayakkabı geçirip hemen Dolunay'ı almaya gitmişti. Aynı yerden gidecekleri için Demir tek araba gitmeyi teklif etmiş, Dolunay da kabul etmişti. Pelinler ve Ahmet'le orada buluşacaklardı.

Dolunay üzerine krem rengi spor bir trençkot giymişti. O da kot ve spor ayakkabı tercih etmiş, saçlarını tepeden at kuyruğu yapmıştı. Yüzünde hiç makyaj yoktu ama her zamanki gibi çok güzeldi. İki elinde de birer termos vardı.

Arabaya biner binmez birini Demir'e uzattı ve "Günaydın! Sana kahve getirdim. Kendime çay yaptım." dedi gülümseyerek.

Demir hemen kahvesinden bir yudum alarak "Harikasın Prenses, çok iyi geldi. Hazırsan gidelim mi?" dedi.

Dolunay "Hazırım, hadi gidelim." diyerek emniyet kemerini taktı. "Demir biliyor musun çok heyecanlıyım. Kendimi kötü hissedeceğimi düşünüyordum ama evimiz için güzel bir şey yapacak olma fikri bile yıllarca gittiğim terapilerin toplamından daha iyi geldi sanki bana..."

"Çok sevindim. Fiziksel çalışma da iyi gelecek göreceksin birazdan. Evin bir bölümünü kendi çabanla tamamladıktan sonra hissedeceğin gururdan bahsetmiyorum bile..."

Evin önüne geldiklerinde herkesin geldiğini görünce ikisi de saatine baktı. "Biz mi geciktik?" diye sordu Dolunay.

"Yooo, biz tam vaktinde geldik, bugün herkes erkenci anlaşılan. Haydi o zaman ekibe katılıp işe koyulalım..."

Dolunay'ın dediği gibi evin dış cephesinin inşaatı tamamlanmıştı, ama inşaat iskeleleri muhtemelen yalıtım ve badana işleri için hala duruyordu. Şimdi ekibin bir kısmı dış cepheyle ilgilenirken Dolunay ve arkadaşları ekibin kalanıyla içeride çalışacaklardı. Demir ve Dolunay ikinci katta bir oda seçmişlerdi. Renovasyon ekibi kattaki dört odayı birleştirerek iki büyük oda yapmışlardı.

Demir Dolunay'a yuvanın kaç çocuk için hazırlandığını sordu.

"Bildiğim kadarıyla yirmi kadar çocuğa ev sahipliği yapmayı düşünüyorlar. Biliyorsun alt katta salon dışında büyük bir oturma odası ve bir yatak odası daha vardı. Bir de çatı katı düşünülürse tahminim her odaya beş çocuk düşünüyorlar, kalan odada da sürekli çocuklarla kalacak olan karı koca kalır."

"Anladım. Ekibin dediğine göre bugün parke yerleştirme günü. Hadi işe koyulalım."

Demir seçtikleri odanın yaklaşık kırk beş metre kare olduğunu, bütün günlerini alacağını söylemişti. Önce aşağıda buldukları bir süpürgeyle odayı süpürmüşlerdi. Demir sabırla yapılması gereken tüm aşamaları açıklamış, parkeleri sabitlemeden önce iki sıranın yan yana açılı olarak yerleştirilip, ona göre kesilmeleri gerektiğini anlatmıştı. Daha sonra Dolunay'a odanın parkelerini nasıl yerleştireceğini göstermişti.

Çalışırken çok yakın mesafede olduklarından Demir Dolunay'ın kokusunda kendini kaybetmiş, birbirlerine baktıkları, nefesinin nefesine karıştığı anlarda onu öpmemek için kendini çok zor tutmuştu. Her fırsatta Dolunay'a dokunuyor, parkeyi düzeltmek ister gibi elini tutuyor, saçı önüne düştüğünde saçını kulağının arkasına atıyordu.

Dolunay'ı etkileyebilmek, kendi hissettiklerinin onda birini ona hissettirebilmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Dolunay'ın tavırlarında zaman zaman bir tereddüt hissediyordu ama çoğunlukla farkında değilmiş gibiydi.

Saat on iki gibi Ahmet kapıdan kafasını uzatmış, "Mola vakti çocuklar, öğlen oldu. Aşağıda çay hazırladılar, bir yerden de sandviç falan aldırdım, gelin de birlikte yiyelim." demişti.

O Günden BeriWhere stories live. Discover now