Bölüm 13

14.4K 718 38
                                    

Nefes nefese kalmış bir şekilde uyandı Elif, elleri boğazını yokladı... Rüyayla gerçek arasında ki o ince çizgideydi. Olanlara anlam vermekte zorlanıyordu... Daha önce bu kadar gerçekçi bir rüya görmemişti. Aslında buna rüya denemezdi, bir kâbustu. Bütün acıları hissettire bilen bir kâbus!

Kız kendine gelmeye çalışırken, Aras karısının yanına koştu "Elif!" saçlarına dokuna bilmek için uzandığın da Elif refleks olarak geri çekildi "Dokunma!"

Adam beklemediği tepki karşısında, havada asılı kalan elini yavaşça indirdi. Sinirlenmişti, kızmıştı ama kendine... Ne bekliyordu? Dikişlerinin açılmasına neden olduğu için boynuna atlamasını mı? Evet, bilerek yapmamıştı. İstemeden olmuştu... Yine de Selim den dolayı öfkesi dinmemişti. Mantıklı bir açıklama duyana kadar bunu ona söylemeyecekti. "İyi misin?"

Genç kız kocasına baktıkça, kâbusu tekrar tekrar yaşıyordu... Bir yandan sevinmiyor da değildi, en azından Aras'a olan son saygı kırıntıları hala yerindeydi... "Beni..." sesi tam çıkmadığı için boğazını temizleyip tekrar konuştu "Yalnız kalmak istiyorum!" ağlıyordu.

Aras karısına saygı gösterip, istediğini yerine getirmesi gerektiğini bilse de bunu yapmayacaktı. O kimseye göre hareket etmezdi. Şuan burada olmak istiyordu ve olacaktı da... Kızın yatağının kenarına oturup, ellerini kızın zorluk çıkarmasına rağmen yüzüne yerleştirdi... Merakla onu izleyen karısının yanağında ki yaşları başparmağı yardımı ile sildi... Bu küçük kız onu oyunlarıyla tavlasa da, bu hale onun yüzünden gelmişti. Yanında olmalıydı... "Uyurken bağırdın... Kâbus mu görüyordun?"

Elif, adamın yüzüne bakmak istemese de gözleri ona ihanet edip baktı. Sorusu karşısında yine ağlamaya başladı. O kadar korkmuştu ki! Aras'ın ona vurduğu anları, bir türlü unutamıyordu... Bir hıçkırık kaçtı boğazından.

Aras cevabını almış, tekrar sorma gereği duymamıştı. Yarasını zorlamadan kızı kendine çekip sarıldı. "Şşş... Geçti, sakin ol!" ses tonu son bir hafta da kullandığı en sıcak tondu.

Kız adamı itmek istese de yapamadı. Kurumuş toprağa dönen kalbi, biraz sevgiye, biraz huzura, biraz da vücudunun yeni yurdu kabul ettiği adamın şefkatli kollarına susamıştı.

"Hadi ağlama artık! Ben yanındayım!" kızın ne kadar korktuğunu vücudunun titremesinden anlaya biliyordu.

Elif'in ağlamadı daha da şiddetlendi. En çok da bu yüzden ağlıyordu. O buradaydı, yanında ve kendine hapsetmiş bir şekilde... Duygularını savurup dağıtan, çölden kutuplara, kayalıklardan uçuruma iten adam, acıdan başka bir şey vaat etmeyen adam! Buna rağmen kendini, karın ortasında açan çiçek kadar çaresiz ve huzurlu hissetmesini sağlayan adam!

"Selim'in bahsettiği olayı sende biliyordun!" neden açıklıyordu bilmiyordu ama şuan her şeyi anlatmak istiyordu... Kâbusu biraz olsun unutmalıydı "Tabii hafızanı kaybetmeden önce!" diye ekledi.

Aras geri çekildi. "Şuan hatırlayamayacağıma göre, sen anlatacaksın!"

Elif keyiften uzak gülümsemesiyle kocasına baktı. "Söylediklerime inanacakmışsın gibi konuşma!"

Adam itiraf etmese de inanacağını biliyordu. En azından bu konu hakkında ona bilmediği bir güvenle doluydu. "Başka çarem mi var? O şerefsizin boğazına çöküp anlattırsam, bana farklı bir versiyonunu sunacağını biliyorum!"

Nefret ettiği, düşmanı bildiği adama inanmaktansa ona inanmayı seçmişti, buna sevinmeli miydi? Hiç sanmıyordu. Kendi ağzıyla söylememiş miydi, çaresi yortu. Bu durumu içi biliyordu. Şimdi kendi hatırlayamayacağı için, onu dinliyordu. Bir başkası bilse, mesela Zümrüt, sormadan o kıza inanacağı gayet açıktı. "Var. Başka çaren var! Hatırlamadığın bir kızla yaşayamazsın! Bırak gideyim." Boğazı düğümlendi. "Her seferinde beni suçluyorsun! Kendi günahlarını bana yükleme!... Bu yaptıklarına katlanmak zorunda değilim!"

BİRİ AŞK MI DEDİ?Where stories live. Discover now