Bölüm 21

11.1K 674 51
                                    

 Mardin'e döneli üç gün olmuştu... Elif hala odasından çıkmıyor, sessizliğini koruyordu... O gün Zümrüt'e attığı tokat ve Aras'a yaptığı iddialı gösteri devam etmemişti.

 Neden bu kadar sessizdi oda bilmiyordu... Canlarına okuyacaktı ama yüzlerine bakmaya katlanamıyordu... Belki de önce sindirmesi gerekiyordu...

 İstanbul'u, Ankara gibi temiz bir sicille bırakmıştı gerisinde... Son olayları da Mardin'in siciline eklemişti. Zaten o büyük günahı bu evde işlememişler miydi?

 Sahi bereketi olur muydu artık bu konağın? Çamura bulanmıştı bir kere... Kirlenmişti! Birde günahları meyve verecekti, yaptıklarını unutturmazcasına...

 Elif onu daha kötü günlerin beklediğini biliyordu... Bu gök gürültüsüydü sadece, fırtınanın habercisiydi...

 Aras istediği kadar kabul etmeye bilirdi... Zümrüt bu işin peşini bırakmayacaktı. İstediğini alana kadar durmayacaktı...

 Gün geçtikçe daralıyordu genç kız, bu evde durmasını nasıl zorlarlardı? Bir gün eriyip, yok olacağını görmüyorlar mıydı?

 Elif uzun zamandır yazmadığı günlüğünü eline aldı. Biraz dertleşmeye ihtiyacı vardı.

10.10.2014

 Gelen sonbaharla birlikte bende döktüm yapraklarımı... Zaten yeşilliğini kaybetmiş sararmışlardı.

 Artık hayatım sarıdan, kahverengiden, turuncudan ibaret... Kalbim baharın hüznünü yaşıyor... Islanmış duygularımı ısıtacak bir güneşim yok. Battı ve hiç doğmuyor!...

 Sis düştü hayallerime... Hiçbir şeyi bıraktığım yerde bulamıyorum.

 Siyah bulutlarla çevrili gözlerim, her an yağdı yağacak...

 Yalnızlık dedikleri bu olsa gerek, onca insanın arasında bir sen! Kar sana yağıyor... Fırtına, tipi bir seni buluyor!

 Üşüyorum ama kimse görmüyor... Bilen yok, buz tutmuş parmaklarımı...

 Öyle karanlık, öyle ıssız... Daha kötüsü olmaz diyorum, kendimi avutmak için... Ama gerçekler, tokat gibi iniyor yüzüme... 'Bak!' diyor 'Daha kötüsünü mü merak ediyorsun? İşte orada!' umursamıyorum, duymuyorum... Sonra diyorum 'Affet, daha ne kadar üzebilir ki seni?' Hayat yine başlıyor konuşmaya 'Tüm hayallerini yıkıp, umutlarını elinden alana kadar üzecek seni!' susuyorum, ağlıyorum... Başka ne yapabilirim ki? ...

 Her sabah bir bebek sesiyle uyanacağım ama o bebek, hiçbir zaman bana ait olmayacak!... Hayatımın ortasında bir bebek!... Öyle acı, bir o kadar da gerçek!

 Aras baba olduğu halde, ben nasıl anne olamam?

 Olamıyorum işte! ... Kocamın yatağına giren yılan yüzünden olamıyorum... Asla da olamayacağım... Hep çocuk hasretiyle yaşayacağım...

 O masum bebeğe kızmıyorum elbet, onun ne suçu vardı ki? ... Böyle bir anne ve babayı o seçmemişti... Seçme hakkını kimse ona vermedi... Yine de kabullenemiyorum...

 Ben olduğum sürece Zümrüt, Aras'ın odasına giremeyecek... Ne bana dokunacak, nede Zümrüt'e...

 Benim enkaza dönen hayatımın üzerine, yeni bir hayat kuramayacaklar... Mutlu olmalarına izin vermeyeceğim... Belki bende mahrum kalacağım ama onları da mahrum bırakacağım!

...

 Yatakta bilmem kaçıncı kez döndü Elif... Uyuyamıyordu. Kahretsin!... Neden uyuyamıyordu?

BİRİ AŞK MI DEDİ?Where stories live. Discover now