F*ck that nobility!//Minsung

4. 👑

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Uzun bir bölüm oldu bu yüzden çok yorum istiyorum lütfen :)

"Ee niye pişmiyor ya bu?" Kahverengi saçlı omega, bir elini beline koymuş önündeki tencerede şimdiye kaynaması gereken ancak üzerinde tek tık olmayan muhallebiye bakıyordu. Kaşları çatılmıştı.

"Yongbokie, pişmiyor bu!" Mızmızlanarak yanındaki tezgahta akşam yemeğinde yenecek tatlı için hamur yoğuran arkadaşına döndü. Jisung ona tatlı yapmayı öğrenmek için çok ısrar etmişti. Sarışın omega da arkadaşını kırmamak için ona basit şeyleri öğretmekle başlamıştı. Yongbok, diğer omeganın sesiyle artık eline yapışmayan hamuru top haline getirip dinlenmeye bıraktıktan sonra onun yanına geldi.

Tencereye eğilip baktı ve tahta kaşıkla içindeki muhallebi olması gereken şeyi birkaç kez karıştırdı. Ardından eğilip ocağı kontrol etti. "Ya Ji, ocağı yakmamışsın ki akıllım tabii ki pişmez."

"Aaa ocak." Genç omega gelen aydınlanmayla ağzını açıp kapattığında sarışın arkadaşı gülmüş ve onun için ocağı yakmıştı. Ardından şerbet yapmak için kendi işine geri dönmeden hemen önce Jisung'ı uyardı. "Sürekli karıştır, dibi tutmasın sakın." Jisung, dudaklarını birbirine bastırıp tahta kaşığı kavradı. Kararlı bir şekilde karıştırmaya başladı.

"Yongbok, kaynıyor bu galiba. Bak baloncuk baloncuk oldu."

"Göz göz oldu demek istedin herhalde, ocağı kapat hemen." Arkadaşının cümlesiyle artık katılaşmaya başlayan muhallebiye bir kez daha baktı omega. "Göz göz mü?" dedi kendi kendine. "Ama baloncuğa daha çok benziyor." Ardından hafif eğilip kapatmıştı ocağı. Yongbok, Jisung'ın yanına gelip muhallebinin kıvamına baktığında başını olumlu anlamda sallamıştı. "Güzel olmuş." dedikten sonra geri çekilecekti ki diğer omeganın beline doladığı renkli ipler dikkatini çekmişti.

"Jisung, ne kadar güzelmiş bu önlük." dedi hayran bakışlarla. İşaret parmağı omeganın ince belinde gezinirken. Jisung ise gururla önünü döndü. "Değil mi?" dedi o da üzerindeki ipek önlüğü incelerken. "Arkadaşım yaptı, saray terzisinin yeğeni de kendisi. Sık sık saraya gelseler de dükkanları meydanda."

"Ne? Gerçekten mi? Çok kıskandım."

Jisung sarı saçlı omeganın büzdüğü dudaklarına bakıp gülmüştü. "Niye ki? Sana da yaptırırız bir tane."

"Yaptırır mıyız? Ama...meydana izinsiz inmek yasak. Bunun için de kraliyet ailesini rahatsız etmiş oluruz." diye üzgünce söylediğinde Jisung güldü. Ardından etrafına bakındı, herkes kendi işinde gibiydi. "İzne kimin ihtiyacı var ki?" dedikten sonra Yongbok'ın omzuna hafifçe vurmuştu. Sarışın omeganın kaşları çatıldı ardından şu birkaç haftada tanıdığı bu çocuğun farklı olduğu aklına geldi. "Nasıl yani?" Diye sorduğunda Jisung düşünür gibi yapmıştı. "Söylemesi ayıp, gizlice meydana inmekte ustayımdır da."

Böylece Jisung akşam Yongbok'la birlikte gizlice meydana inme planını sarışına anlatmıştı. Yongbok bu plana pek sıcak bakmasa da omeganın bunu sayamayacağı kez çok yapmış olması aklını karıştırmıştı. Sonuç olarak o akşam meydana inmeye karar verdiler.

Günün sonunda ise Jisung'ın yaptığı muhallebi mutfak çalışanlarınca yenilip çok beğenilmişti. Omega da bunun mutluluğunu yansıtmaktan çekinmiyordu. Ek olarak bugün veliaht prensi hiç görmemişti, bu yüzden daha fazla mutluydu. Ancak akşam yemeğinin gelmesiyle mecburen servise gitti. Kraliyet ailesi her zamanki ihtişamıyla oturmuştu sofraya. Jisung ve diğer çalışanlar dikkatle yemekleri beyaz örtülü masaya yerleştirmeye başladılar.

Yemek faslı çok geçmeden bittiğinde mutfak temizliği, çay saati derken gece olmuş; saray için yatma vakti gelmişti. Jisung da kendi yatağında annesinin uyumasını bekliyordu. Bugün yine meydana ineceği için heyecanlıydı. Bu yüzden yatakta kıpraşmamak için zor duruyordu. Felix'le arka bahçedeki duvarın orada buluşmak için anlaşmışlardı. Sarkaçlı saat ilerledikçe Jisung da yavaşça yerinden kalktı. "Anne." dedi ilk önce fısıldayıp. Ondan bir cevap almadığında gülümseyip ayaklandı ve üzerini giyindi. En son da omuzlarına siyah, kapüşonlu bir pelerin geçirdiğinde hazırdı. Yavaşça camı açtı. Odaları ikinci katta olsa da fazla yüksek değildi.