20. 👑

4K 592 774
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Hiiiih! Allah cezanı vermesin senin evlat gibi!"

"Ah, anne bir dur ya! Vurma vallahi açıklayabilirim."

"Eşek sıpası seni, açıklayabilirmişmiş! Yediğin haltlar boyumu aştı benim artık! Of ben nerelere gideyim? Orospu mu oldun başıma şimdi de?"

"Anne ayıp oluyor ya, ah!" Jisung, havada savrulan terliklerden profesyonelce kaçmayı başarmış olsa da çok geçmeden annesinin onu kolundan yakalamasıyla poposuna ardı ardına terlikleri yemesi bir olmuştu. Bir yandan acıyan etini ovarken diğer yandan annesinin tutuşundan kurtulup ona açıklama yapmaya çalışıyordu.

Sonunda kurtulduğunda koşarak odadaki masanın diğer tarafına geçti. Annesinin ateş saçan bakışları kendisininkiyle buluştuğunda dağılan saçlarını düzeltiyordu. "Anne ne yapayım ya? Kızgınlıktaydı adam, kendimi kaybettim işte. Hem fena mı oldu? Koskoca veliaht prensle seviştim."

"Terbiyesiz eşşşek. Annenle nasıl konuşuyorsun?" Jisung suratına gelmekte olan terliği yana kayarak atlattığında annesiyle kısa süre içinde masanın etrafına dolanarak yer değiştirmişlerdi.

"Özür dilerim vallahi!"

"Prensle yattığın için mi?"

"Yok, ondan pişman değilim." Annesinin sorusuna ciddiyetle cevap verip gülümsediğinde başına gelecekleri az çok biliyordu. Annesi gözlerini kapatıp derin bir iç çekti sabır dilenircesine.

"Şimdi gebe kalırsan ne olacak? Cevap ver!"

"A-"

"Sus, cevap verme bana!"

Jisung dudaklarını birbirine bastırıp annesiyle göz temasını kesmeden kaşlarını ve gözlerini oynatmaya başlamıştı. Annesi çatık kaşlarla oğlunun şekilden şekilde giren yüzünü izledi.

"Jisung, ne yapıyorsun?"

"Konuşmadan cevap veriyorum."

"Han Jisung!"

Bu hale nasıl geldikleri ise tam bir kaostu. Omega, prensin kolları arasında sıcacık uyandığında her şey toz pembeydi tabii. Taa ki Jisung'un giyinip odadan çıkmasına kadar. Her ne kadar sabahın erken saatlerinde çıkıp odasına başarıyla ulaşsa da hazırlanıp mutfağa inmek için dışarı çıktığında annesi ve Prensesle karşılaşması büyük bir şanssızlıktı. Çünkü tam boynundaki kızarıklıkları kapatmak için bağladığı fularını düzeltiyordu ki annesiyle göz göze gelmişti.

Jisung her ne kadar hızlı olsa da annesi maalesef izleri görmeyi başarmış ve oğlunun boynundan sertçe çekip almıştı kumaş parçasını. O sırada annesinin sorduğu 'Kim!?' sorularına aldığı bıkkın 'Minho.' yanıtları utanç içinde kızarmasına yeterken Prenses ise şaşkınlık ve mutluluk karışımıyla donakalmıştı.

Annesi Jisung'u direkt odaya sokup sinir krizi geçirmeye başlarken Prenses Chaein koşarak merdivenleri çıkıyordu. Elleri yerde sürünen eteğini hafifçe kavramış, heyecanlı adamlarına göz alıcı gülümsemesi eşlik ediyordu.

"Abişş!"

Veliaht prensin kapısını bu şekilde açabilecek tek kişiydi o. Tahta kapılar hızla açıldığında beklemeden içeri girdi ve kendini masasında oturan ağabeyinin önüne attı.

Prens Minho duştan yeni çıktığını belli edercesine nemli saçları, üzerine tam oturan asil, beyaz takımıyla önündeki kağıtlarla ilgilenirken kız kardeşinin sesiyle birlikte kafasını kaldırmıştı.

Odadaki ağır feromonlardan eser yoktu. Veliaht prens, baskın bir omega sayesinde kızgınlığını atlatmış gözüküyordu. Chaein bu kadar şeyin ne ara hallolduğunu düşünmeyi bırakıp muzip gülümsemesiyle ağabeyine yaklaştı.

F*ck that nobility!//MinsungWhere stories live. Discover now