23. 👑

4.1K 651 733
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol, görmeyen çok kişi var.

"Hyunjin." Veliaht prens, odasının terasındaki koltukta oturmuş düşünceli bir şekilde bahçeyi izlerken yanındaki generale seslenmişti. Hyunjin merakla prense baktı. "Buyurun majesteleri." dedi sakince.

Minho çenesindeki elini indirip askerine döndü. "Bana birini bulmanı istiyorum." dediğinde general başını daha fazla detay beklercesine onaylarcasına salladı. "Meydanda, falcı bir kadın varmış." dedi prens. Jisung'la konuştuğundan beri merak ediyordu bu mevzuyu. "Renkli saçlara, bir doğal taş dükkanına sahipmiş." diye devam ettiğinde general tekrar başını onaylarcasına sallamıştı.

Aralarında oluşan ufak bir sessizlikten sonra sanki bunu söyleyip söylememekte kararsız kalmış gibi bahçeye dönüp düşündü Minho. Daha sonra askerine olan güveni ağır basmış ve ona birazcık daha ipucu olması için dudaklarını aralamıştı. "Hamile kalmak isteyenlere kırmızı bir toz veriyormuş." dediğinde Hyunjin dudaklarını birbirine bastırıp tekrar kafasını salladı.

Veliaht prens daha sonra, bakışlarını manzaradan çekip generale sabitledi. "O kadını bulmanı istiyorum, bul ve saraya getir. Olabildiğince az dikkat çek."

"Tabii majesteleri." General prensin önünde eğilerek önce terastan daha sonra da odadan çıktı. Edindiği bilgileri kafasında tartarken kendi odasına girip üzerini değiştirdi. Üstüne beyaz, sade bir gömlek; altına ise kahverengi bir pantolon giydikten sonra yapılı saçlarını hafifçe dağıttı. Siyah ayakkabılarına uyan siyah paltosunu da giyip ayrıldı saraydan.

Meydana indiğinde hava çoktan kararmıştı. Belli bir nizamla dizilen lambalar yolları aydınlatıyordu. Onca insandan, at arabalarından çıkan gürültü generali rahatsız ederken o; gözlerini dört açmış, prensin tabirine uyan birini arıyordu.

Sonunda dükkanların başladığı yere vardığında adımlarını yavaşlattı ve her ne kadar bu kargaşadan hoşlanmasa da oldukça güler yüzlü olmaya çalışarak insanları selamladı. "Renkli saçlı..." dedi kendi kendine.

Etrafına o kadar çok odaklanmıştı ki kalabalığın arasında önüne bakmadan yürüdüğünü, aniden ona çarpan bir genç sayesinde fark etti. "Ah, çok özür di...lerim."

"Jeongin." Betayla bakışları buluştuğunda generalin gözlerinden ufak bir ışıltı geçti. Ona sorabilirdi, sonuçta burada yaşıyordu. Tüm dükkan sahiplerini tanıyor olmalıydı. Jeongin başıyla generale ufak bir selam vermiş ve yanından geçip gitmek için bir hamle yapmıştı ki Hyunjin onu kolundan tutarak durdurmuştu. "Jeongin, yardımına ihtiyacım var."

Bununla birlikte betanın kaşları havalandı. Koskoca saray generaline ne konuda yardım edecekti ki? Merakla ona baktı. Bu sefer fark etmişti, generalin üzerinde günlük kıyafetleri varken bu kadar iyi gözüktüğünü. Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını onaylarcasına salladı. "Ne konuda?" diye sordu ona.

Hyunjin rahat bir nefes verdi. "Birini arıyorum." dedi ve etrafını kolaçan etti ilk önce. Herkes kendi işinde gözüküyordu, yine de duyulmasını istemediği için betaya doğru eğilip kulağına yaklaştı. Bu hamlesi Jeongin'in hafifçe geri çekilmesine sebep olmuştu. Ancak beta buna anında pişman oldu. Ne diye gerilemişti ki? Kendi rezilliğine dudak ısırırken general gülüşünü bastırdı.

"Buralarda renkli saçlı, falcı bir kadın varmış." Generalin cümlesiyle derin bir nefes verdi ve kaşlarını çattı beta. Daha sonra geri çekilen generale baktı. "Ee? Bu yeterli bir bilgi mi ki? Burada renkli saçlı bir sürü falcı kadın var."

"Hadi ya..." general elini ensesine atıp hafifçe kaşırken dudaklarını birbirine bastırdı. O sırada prensin dediği başka bir cümle geldi aklına. "Bir de..." dedi kararsızlıkla. "Hamile olmak isteyenlere bir toz veriyormuş." diye devam ettiğinde beta kaşlarını daha çok çatmıştı. "Hey...sen ne yapacaksın ki bu tozu şimdi?" Kollarını göğsünde birleştirip şüpheyle generale baktığında Hyunjin de kaşlarını çatmıştı.

F*ck that nobility!//MinsungDonde viven las historias. Descúbrelo ahora