13. 👑

4.9K 798 603
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Ateşi düşmüş, bu gece burada kalsın. Seungmin, acil bir şey olursa haber verir." Yaşlı omega elini ipek örtülerle bezenmiş yatakta sırt üstü uzanan prensesin alnından çekerek söylediğinde odada bulunan kraliyet ailesi mensupları başlarını onaylayarak sallamışlardı.

Kral sinirliydi. Biricik kızı için koca sarayı ayağa kaldırmıştı. Doktorun dediğine göre prenses, akşam yemeğinde yediği tatlıdan dolayı fenalaşmıştı. Prensesin fındığa alerjisi olduğunu aşçıların tamamı biliyor olmalıydı. Doktor, neyse ki az bir miktar olduğu için prensesin iyileşeceğini söylediğinde ailesinin ve herkesin içine su serpilmişti.

"General." Kralın tok sesi, kırmızı duvarlarında altın işlemeler bulunan geniş odada yankılandığında sarışın asker onun önünde saygıyla eğildi. "Emredin kralım."

"Aşçıbaşını ve tatlıya en ufak eli değen herkesi huzuruma bekliyorum." dedikten sonra uyumakta olan kızına ufak bir bakış attı ve ona bir şeyler anlatan doktorla birlikte odadan çıktı. Hyunjin ona denileni yapmaya giderken kraliçe de oğullarıyla birlikte kralın arkasından ilerledi. Tahta kapılar onların ardından yavaşça kapandığında sessiz odada hızları oldukça değişken üç nefes sesi duyuluyordu.

Prensesin yavaş nefeslerine karşın ayakta bekleyen komutanın düzenli soluğu...Seungmin'in ise sanki terleyen avuçlarına değse üç saniyede avuçlarını kurutacak kadar hızlı olan nefesleri. Neyse ki belli etmemekte oldukça iyi gidiyordu. Elindeki ilaç kutularını yerlerine bırakmak üzere arkasını döndü. Chan'la aynı odada en fazla birkaç dakika kalmıştı. Şimdiyse komutanın tüm bir geceyi burada geçirecek olması prensesin durumuna sevinecek raddeye getiriyordu onu. Bu düşünce aklından geçtiğinde ise içinden kendine kızıyor ve böyle düşündüğü için kötü hissediyordu.

İlaçları dizmeyi bitirdi ardından elini oyalamak için başka bir iş buldu. Chan'ın konuşmadan öylece ayakta dikilmesi onu geriyordu. Zaten aciz kalbinin bir türlü yavaşlamaması yeterince zordu Seungmin için bir de bu tuhaf atmosfer dudaklarını dişlemesine sebep oldu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde prensesin başındaki sandalyede oturan betanın bakışları ayakta dikilen komutana ve onun hemen arkasındaki kadife renkli Josefin koltuğa kaydı. Chan'ın suratındaki yorgunluk onu üzüyordu. Boğazını temizleyip komutanın dikkatini üzerine çekti. "Neden biraz uyumuyorsunuz?" diye sordu çekingence. Chan sert duruşunu bozmadı. "Şu anda görevdeyim, uyuyamam."

"Tüm gece orada öylece dikilecek misiniz?" Seungmin sorduğunda Chan ufak bir baş sallaması verdi ona. Şimdi bu konuyu uzatmak istemiyordu ancak aşkı gururundan ağır bastığı için ilerleyen vakitte birkaç kez daha denemişti. "Birazcık kestirin bari, söz veriyorum ben uyumayacağım. Sadece birkaç saat, hm?"

"Olmaz."

Derin bir nefes verdi Seungmin. "Bana güvenmiyorsunuz." diye mırıldansa da komutan onu duymuştu. Betanın düşen yüzünü izlerken yumuşayan kendi mimiklerinden habersiz düşündü. Seungmin ve dedesi uzun zamandır bu saraya hizmet ediyorlardı. Hatta Seungmin'in burada doğup büyümüş olduğunu duymuştu. Teknik olarak Chan'dan daha uzun süredir buradaydı.

Dik tuttuğu omuzlarını serbest bırakıp arkasındaki koltuğa uzandı ve silindir şeklindeki yastığa başını kodu. "Sadece birkaç saat." dediğinde Seungmin'in gülüşü tekrar yüzünde konumlanmıştı. "Tamam uyu sen." Dedi, daha sonra saygı ekini kullanmadığını fark edip elini ağzına bastırdı. Ne var ki komutan pek umursuyormuş gibi gözükmüyordu. Bir kolunun tersini alnına yaslamış ve gözlerini kapatmıştı.

Betanın içi kıpır kıpırdı. Komutan bir an önce uyusa da yüzünü daha yakından görsem diye bekliyordu. Fark etmese de bacağını sallamaya başlamıştı sabırsızlıkla.

F*ck that nobility!//MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin