21. 👑

4.3K 642 672
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Jisung, yeter Minho aşkına! Mideni bozacaksın şimdi."

"Sus Sunoo, biraz daha yumurta getir."

Saçlarını bahçeden topladığı bitkilerle, Yongbok'un verdiği tarifle şeker pembesine boyamış olan genç bıkkın bir nefes verdi. Bugün kaçıncı yumurtasını soyuyordu saymamıştı bile. Sarışın omegaya yardım çağrıları içeren bakışlarını gönderse de Yongbok önündeki kağıtla fazla meşguldü.

Sonunda ikilinin tartışmasına kayıtsız kalamamış ve elindeki kalemi bırakmıştı. "Ne oluyor? Ne alıp veremediğiniz var?"

"Sabahtan beri yumurta yiyor ya!" Sunoo sinirle söylediğinde sarışın omega derin bir nefes verdi. O sırada Jisung ise doldurduğu yanaklarıyla arkadaşlarına bakıyordu. "Benim hamile kalmam lazım anlıyor musunuz? Ne olursa olsun hamile kalmış olmalıyım."

"Ya iyi de sürekli yumurta yersen bunun olacağını sana kim söyledi?"

Kahverengi saçlı omega omuz silkti. "Ne bileyim eskiler hep öyle der."

Yongbok en sonunda arkadaşının önündeki haşlanmış yumurta dolu tabağı çekip alırken Jisung ise mızmızlanıyordu. Sunoo, konuyu değiştirmek adına masanın üzerindeki kağıdı aldı. "Bunlar ne?" diye sordu masaya geri dönen arkadaşına.

"Mutfaktaki eksik malzemelerin listesi. Siz de bakın unuttuğum bir şey var mı diye."

Sunoo'nun elindeki kağıda eğilen Jisung "Yumurta!" diyerek arkadaşlarından kötü bakışlar kazanmıştı. Daha sonra ise aklına gelen fikirle Yongbok'a onunla birlikte çarşıya gitmek istediğini söyledi. Böylelikle Jisung ve Yongbok, yanlarında saray ağası Seungkwan'la birlikte meydana inmişlerdi.

Alışveriş neredeyse sorunsuz geçiyordu. Jisung'un gözleri sürekli birini aradığını belli edercesine etrafta dolanırken aldığı yanlış malzemeleri Yongbok'un söylene söylene değiştirmesi dışında tabii.

"Tanrı aşkına Jisung! Marul al demiştim bu roka!"

"Ay ne bileyim, çok benziyor marul sandım."

"Ya sabır, niye geldin ki sen?" Sarışın omega omzundan kayan pelerinini düzeltmeyi es geçip aldığı malzemeleri poşetlerken Jisung ise sonunda görmeyi beklediği bedeni bulunca heyecanla arkadaşına dönmüştü. "Yongbok iki dakika bir arkadaşımın yanına gideceğim tamam mı? Hemen gelirim!"

Arkadaşına konuşma fırsatı vermeden koşmaya başladı ardından. Gözleri bir akbabanın avına kilitlendiği gibi az ilerdeki kırmızı saçlarını bu sefer tepesinde topuz yapmış kadına sabitlemişti. Kalabalığın ortasından sıyrılarak onun tezgahının önüne geldi ve nefes nefese ellerini doğal taş olduğunu düşündüğü aksesuarların arasına koydu.

"Güzel omega, hangi rüzgâr attı seni buraya?"

Jisung kadının yüzündeki samimiyetten oldukça uzak, tüyler ürpertici gülüşe baktı. Midesinin bulandığını hissederken başka çaresi olmadığını sanıyordu. Bu kadın ona küçük de olsa söylediği şeylerle umut vermişti bu yüzden denemekten zarar gelmez diye düşünüyordu.

İlk önce etrafına baktı, kalabalık kendi işiyle uğraşıyor gibiydi. Daha sonra tezgahın üzerinden hafifçe eğilerek kadına yaklaştı. "Şey, acaba bende bir değişiklik var mı?"

Merakla sorduğunda kadın gülmüş ve onu baştan aşağı süzmüştü. "Bilmem, saçlarını mı kestirdin?"

Bununla birlikte Jisung dudaklarını birbirine bastırdı ve tekrar sordu. "Ya öyle değil, daha farklı bir değişiklik, daha büyük?"

F*ck that nobility!//MinsungWhere stories live. Discover now