5. 👑

4K 782 491
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

Oy ve yorum düşerse düzeni bırakıp sınırlara geçeceğim.

"Ya sarhoş olursa?" dedi Yongbok. İşte, Jisung'ın düşünmek bile istemediği bir ihtimaldi bu. Kabul edilemezdi. Alt dudağını dişleri arasına alıp bir süre düşündü. daha sonra sarışın arkadaşına döndü. "Yongbok, sen saraya git; ben prense göz kulak olacağım. Kendin gidebilirsin değil mi?"

Sarışın omega onu kafasıyla onayladı ve vedalaştılar. Yongbok saraya doğru ilerlemeye başladığında Jisung da bakışlarını tekrar prense dikti. Üzerindeki pelerine biraz daha sinerek o tarafa doğru yürüyüp prensin arkasındaki rastgele bir tezgaha yanaştı. Tezgahın etrafındaki tahta taburelerden birine oturduğunda orada bulunan yaşlı adam omegaya yaklaştı. "Buyurun ne alırsınız?"

Kahverengi saçlı omega adama dönüp gülümsedi ve tezgaha şöyle bir göz attı. Çeşitli kurabiyeler ve sokak atıştırmalıklarıyla doluydu. Omega dudağını büzdü. Çünkü yanında hiç para getirmemişti. "Maalesef yanımda hiç para yok. İyi işler size." diyerek ayaklandı. Anlaşılan tezgah önlerine oturamayacaktı.

Bu yüzden, prensi gözden kaybetmemeye dikkat ederek bir duvarın dibine çöktü. Sıkıntılı bir nefes verdi. Aslında veliaht prens sarhoş olmaması gerektiğini bilecek kadar sorumluluk sahibiydi ama Jisung yine de ona güvenmiyordu.
Hafif esen rüzgâr omeganın tüylerini ürperttiğinde omega kollarını kendi bedenine sarıp birkaç kez sıvazladı. Gözünü prensin üstünden ayırmazken bir saniyeliğine bakışları karşısındakini buldu. Bu genci daha önce görüp görmediğini düşünmeye başladı.

Prensin ayaklanmasıyla düşünceleri bulutlu bir havada güneş açar gibi savrulurken hemen ayağa kalktı ve ilerlemeye başlayan bedenin arkasından takibe koyuldu. İçtiği bardak sayısına göre gayet düzgün yürüyordu prens. Jisung, kendi kendine güldü. "Gayet ayık gibi, hiç takılmıyor." Demesiyle birlikte prensin ayağının takılması bir olmuştu. Omega hızla ellerini ağzına kapatıp aralarındaki birkaç adımlık mesafeyi kapattı. "İyi misiniz Majesteleri?" diye sordu prensin omzunu tutarak.

Prens, tökezlediği için eğdiği başını kaldırıp gözlerini kısarak yanındaki omegaya baktı. "Jisung?" dedi. Ardından yavaşça kaşları çatıldı. "Bu saatte dışarıda ne işin var? Dönmedin mi saraya?" Omega gözlerini devirdi, prensin tamamen ayık olmadığını anlamıştı hemen. Yine de sarhoş gözükmüyordu. "Özür dilerim Majesteleri, bir daha olmayacak. Saraya kadar size eşlik etmeme izin verin." dediğinde Minho dudaklarını birbirine bastırıp biraz düşündü. Hemen ardından başını onaylarcasına sallayıp "Veriyorum izin." demiş ve önüne dönerek yürümeye devam etmişti.

Jisung, derin bir nefes verip yukarı baktı. "Tanrım! Benim imtihanım sence de birazcık fazla değil mi?" Birazcık kelimesini söylerken sağ elinin işaret ve baş parmağını birbirine yaklaştırmış ama değdirmemişti. O gökyüzüne doğru yakınırken Prensin tekrar tökezlemesiyle hemen onun yanına koştu.

Güç bela indikleri duvarı geri tırmandılar ve öbür tarafa atlayarak bahçeye girdiler. Sarayın duvarına yaklaştıklarında ise omega sesli bir nefes verdi ve yanındaki prense döndü. "Hay ya...sizin odanızı en üst kata yapmak zorundalar mıydı? Nasıl indiniz ki o pencereden?"

Prens Minho, omega gibi başını kaldırıp yukarı baktıktan sonra güldü. "Pencereden inmedim ki." demesiyle omega kaşlarını çatmıştı. "Nereden indiniz o zaman?" diye sordu merakla. Bununla birlikte veliaht prens sanki bir sır verecekmiş gibi omegaya yaklaşmıştı. "Gizli geçitten."

F*ck that nobility!//MinsungWhere stories live. Discover now