8. 👑

4.1K 756 413
                                    

Beklettiğim için üzgünümm önceki bölümü okuduğuna emin ol, iyi okumalarrr :)

"Hayır."

"Ya Changbin hyung, lütfeeeen~" Omega ellerini çenesinin altında birleştirmiş, karşısındaki alfaya büyüttüğü gözleriyle bakıyordu. Siyah saçlı alfa, elindeki eyeri ayarlamaya çalışırken bir yandan da omegayla uğraşıyordu.

"Hayır dedim Jisung."

"Ya! Neden? Söz veriyorum çıkmayacağım bahçeden."

Changbin ayarladığı eyeri siyah inci rengindeki atın eyer örtüsünün üstüne bıraktı, ardından sarkan kemeri bağladı ve ellerini birbirine vurup tozunu silktikten sonra tekrar yanındaki omegaya döndü. "Prenslerin eğitimi var diyorum. Şu anda sen binemezsin."

"Eğitim varsa var, ben mi vereceğim eğitimlerini? Kendi kendime bineceğim işte bahçede."

"Sen değil ama ben veriyorum. Seni de yalnız bindiremem. Yani şimdi olmaz. Tamam mı?" Changbin omeganın omuzlarını pat patlayıp onun yanından geçtikten sonra duvarda asılı olan yularlardan birini alıp tekrar siyah ata yaklaştı. Yuları atın kafasından geçirdiği sırada Jisung seslice oflamıştı. Eğitim bitince onun boş zamanı da çoktan biter, çay hazırlıklarına başlaması gerekirdi.

"Wooyoung ile binsem?" Jisung, şansını bir kez daha denemek için konuştuğunda Changbin samanlığa yeni giren yardımcısını yanına çağırdı. "Olmaz." dedi, ciddiyetle. "İki prense iki eğitici." diye eklediğinde Wooyoung Prens Jongho'nun atını hazırlamak için yanlarına gelmişti. Jisung'un üzgün suratını gördüğünde güldü. "Yine ne istedin de olmadı?" diye sorarken onun yanağını sıktı.

"Wooyoung, Changbin hyung at binmeme izin vermiyor. Şu andan başka boş zamanım da yok."

Buğday tenli beta gülüşünü bastırmadan elindeki eyer örtüsünü düzeltti. "Akşam yemeğinden sonra?" diye sordu. Jisung dudak büzdü. "İşi varmış." dedi kaşlarıyla Changbin'i işaret ederek. Genç beta kaşlarını kaldırdı. "Benim yok." dedi. "İstersen akşam bineriz."

"Gerçekten mi!?" Diye heyecanla yükseldi omega. Wooyoung başını sallayıp onu onaylarken Jisung, kocaman bir gülümsemeyle teşekkür etmiş ve yanlarından ayrılmıştı. At binmeyi çok seviyordu, esen güçlü rüzgar ona her zaman gerçekten yaşadığını hissettirirdi. Changbin boş olduğu her zaman Jisung'a bu sırada göz kulak olurdu.

Yasemin kokulu omega ellerini arkasında birleştirmiş, keyifle saraya ilerlerken bir yandan da gözüne giren parlak güneşi engellemek adına ağaçların gölgelerini takip etmeye çalışıyordu. O sırada karşısına çıkan bir elma ağacıyla adımlarını durdurdu ve kafasını kaldırıp her dalda en az üç tane olan minik kırmızı elmalara baktı. Parmak uçlarına yükselip en yakındaki dala uzanmaya çalışsa bir türlü yetişemiyordu.

Dudaklarını büzüp derin bir nefes vererek ellerini belinin iki yanına koydu. Ağaca baktı ve tırmanıp tırmanamayacağını hesaplamaya çalıştı. En sonunda kendisiyle girdiği ufak bir içsel tartışmadan galip çıkarak tırmanabileceğine karar verdi. Ellerini elbisesinin eteğine attı ve hafifçe yukarı çekti, ağaca doğru yaklaşacaktı ki birden gözlerinin önünde beliren elmaya bakacağım derken şaşı olmuştu.

"Ne kadar çok çalışıyorsun öyle?" diyen veliaht prensin neşeli sesi hemen arkasından geldiğinde omega panikle arkasını dönmeye çalışmış ancak ayaklarının ağacın dibindeki karışık toprak yüzünden dolanması ve kendini birden prensin kollarında bulması bir olmuştu.

Şaşkınca gözlerini açıp santimler ötesinde tek kaşını kaldırmış, alayla gülümseyen surata baktı. Prens Minho omeganın ince belindeki kolunu sıkılaştırıp ayaklarının yere tam basmasını sağladı. "Majesteleri..." diye mırıldandı omega. Tüm gücüyle feromonlarını tutmayı denese de hızla çarpan kalbinin pompaladığı kan bunu pek mümkün kılmıyordu.

F*ck that nobility!//MinsungWo Geschichten leben. Entdecke jetzt