Karşılaşma

546 293 255
                                    

Sabah camıma vuran sesle uyandım ve ilk başta sesi umursamayıp tuvalete gidiyordum ki ses durmadı, sanki camı parçalamak istercesine devam ediyordu. Hızla pencereme adımladım ve perdemi çekip penceremi açtım. Dünkü kuş geri gelmişti. Penceremi açtım ve kuş geri çekilmemi beklemeden yatağıma kondu. Ayaklarında bulunan mektubu yatağın üzerine koyup yatağımın kenarında duran sürahinin yanına kondu ve sürahiyi yavaşça gagaladı. 

Belli ki susamıştı. Bardağı tamamen suyla doldurup kuşun içmesine izin verdikten sonra yatağımın üzerine oturdum ve mektubu açacaktım ki kapımın tıktıklanmasıyla mektubu yastığımın altına koydum. Kuşa baktığımda ise hızla pencereden çıkıp kaçmıştı. 

Boğazımı temizleyip:"Gir," dedim titreyen sesimi önlemeye çalışarak. Annem kapıyı açıp içeriye girmeden önce bana sonra pencereme baktı:"Pencereni açmak için hava fazlasıyla soğuk değil mi?" Dedi iğnelercesine. Açıklama yapmak için dudaklarımı araladığımda konuşmama fırsat vermedi ve dudaklarımı kapatıp sertçe yutkundum. "Yoksa bizden gizli sevdiceğinle mi konuşuyorsun?" Göz devirip sessizce:"Ne demezsin," dedim. Dediğimi duydu ya da duymadı, bilmiyorum. cevap vermeden pencereme ilerledi ve etrafı inceleyip pencereyi kapattı. Perdemi de çekti. "Kahvaltı hazır gel istersen," dedi yapmacık bir gülümseme ile. 

Dalga mı geçiyordu benimle? Hem benimle iğneleyici konuşuyor hem de kahvaltı hazır diyordu. Bırak kahvaltı etmeyi ilk işim evden kendimi atmak olacaktı. "Aden," dedi cevap vermediğimi belirtmek istercesine. "Aç değilim," dedim düpedüz bir sesle. Dudaklarını aralayıp bir şey demek istedi ama geri kapattı ve sahte bir tebessüm edip odamdan çıktı. Annem odamdan çıkınca derin bir nefes aldım. Elimi kalbimin üzerine bastırıp gözlerimi kapattım. Sakinleşmeye çalışıyordum. Kuşun kanat sesleriyle gözlerimi açıp kuşun odaya girişini izledim. Kuşu görünce hemen aklıma mektup geldi ve yastığımın altından çıkartıp açtım:"Ben takıntılı bir manyak değilim..." Kağıdı inceledim; arkasına baktım, önüne baktım ve sonra yine arkasına baktım, sonra yine önüne...

 Kağıdı yatağımın üzerine bıraktım. Pencereme yaklaştım ve tam da o an kafamda şimşek çaktı sanki. "Acaba ben de ona mektup gönderebilir miyim?" Diye düşündüm ve hızla kalem kağıt çıkartıp yazmaya başladım. "Kimsin ve benden ne istiyorsun?" Bunu yazdıktan sonra kaba olduğumu düşünerek kağıdı buruşturup çöpe attım. Yeni bir kağıt çıkarttım. "Sana ihtiyacım felan yok, beni bekleme, başka bir kız bul!!" Kafamı kaldırıp bir süre öylece durdum. "Tanrım ne yapıyorum ben?" Kağıdı buruşturdum ve masanın üzerinde bırakıp yeni bir kağıt aldım. "Dediklerinizi anlamıyorum, amacınız ne?" Bir süre kağıda boş boş baktım. Buruşturup buruşturmamak arasında kaldım ve en sonunda bir zarfa koyup kuşun ayaklarıyla almasını izledim. 

Bir süre pencereden uzaklaşana kadar izledim ve daha sonra pencereyi kapatıp yatağıma oturdum. Karnımdan gelen ses ve garip bir sızı ile kalkıp mutfağa adımladım. Neyseki mutfakta kimse yoktu ve rahatça hareket edebilirdim. Mutfağa giderken bile çekiniyordum. Buzdolabından ufak tefek çıkardığım şeylerle karnımı doyurdum ve evde duramayacağımdan sahile gitmeye karar verdim. Odama geri gidip üzerime siyah tayt ve salaş bir t-shirt giyip kapıya adımlıyordum ki annemin sesi belirdi ortamda. "Nereye gidiyorsun haber vermeden?" Arkamı dönüp ona bir kaç adım yaklaştım ve aynı onun gibi ben de tek kaşımı kaldırdım. "Sana hesap mı vericem?"

...

Üzerine siyah pantolon ve siyah bir t-shirt geçirip, kafasına da siyah bir şapka takıp evden çıkmak için dış kapıya adımladı. Kapıyı açıp kilitledikten sonra asansörü çağırdı ve asansöre binip en alt kata indi. Aynı tonda siyah arabasına binip çalıştırdı. Sahil evine uzaktı bu yüzden sahile arabası ile gidiyor, sahilde yürüyordu.

 Yarım saatin ardından sahile varmıştı ve banklarının hepsinin dolu olduğunu düşündüğü için beyaz tenli, açık kumral saçlı ve mavi gözlü bir kızın yanına oturdu. Kızı rahatsız etmek istemediği için fazla yakın durmuyordu. Fakat bu yakınlık bile kızı germeye başlamıştı. Genç çocuk, kıza göz ucuyla baktığında gözü kızın boynuna kaydı. Kızın eli boynundaydı. Daha sonra gözü, kızın göğsüne kaydı. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Daha sonra bacaklarına gitti. Bacakları titriyordu. 

Yüzüne bakmak istedi ama yapamadı. Onu engelleyen bir şey vardı sanki. Elini hafifçe kaldırdı. Eli titriyordu. Bir süre öylece eline baktı ve sonra kızın boşta kalan eline baktı. Tutmak istedi belki, belki ona iyi gelmek istedi ama hayır, yapamazdı. Kız ondan nefret edebilirdi, tacize uğratabilirdi onu. Ve daha fazlası yaşanabilirdi. Ama kızı bu halde izlemeye devam edemezdi. "Kalkıp gitmeliyim," diye düşündü. Ve aynen de öyle yapıyordu. Tam kalkmıştı ki kız aniden adamın elini tuttu. Adam çok şaşırmıştı. Kız da zaten ne yaptığının farkında değildi. Kızın eli buz gibiyken sıcacık, büyük bir ele dokunmak onu ürpertmişti. Elini hızla çekti ve sertçe yutkunarak konuştu: "Afedersiniz, bayım ben çok üzgünüm." dedi kekelememeye çalışarak ama buna engel olamamıştı. 

Adam, bir boşta kalan eline; bir de kadının mahçup yüzüne baktı. Kadının yanına oturdu. Şaşkınlığı üzerinden atamamıştı. Kadın, adamın susduğunu, cevap vermeyeceğini anlayınca özürler dilemeye devam etti. Sesi ağlamaklı çıkıyordu. "Hey hey sakin ol," dedi yumuşak sesiyle adam. Kadın bu sesi duyunca adamın yüzüne şaşkınca baktı. Gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü. Adam ellerini çok az yukarıya kaldırdı ama hemen geri indirdi. İçinden:"Napıyorum ben," diye kendine kızdı. "Afedersiniz, ben normal bir insan değilim benim hatam," dedi ve burukça gülümsedi. Kadın kalkıp gidecekken adam hemen ayaklandı ve arkasından konuştu:"Senin hatan değil," dedi tok sesiyle. Sesi netdi.

 Kadın bir süre durdu ve ne dediğini idrak etmeye çalıştı. Kafası allak bullak olduğundan ilk başta ne dediğini anlayamamıştı. Arkasını döndü, adama baktı. Adam kendini sorguluyordu "yanlış bir şey" dedi mi diye. Kadın ona bir kaç adım yaklaştı ve adamın yüzüne baktı:"Peki, kim suçlu?" Dedi, karşısındakinin cevap veremeyeceğini umuyordu. Adam, kadına baktı. Kadının tek kaşı kalkmıştı ve bir cevap bekliyordu. Cevap vermezse kadının gitmeyeceğini düşündü ve bunu fırsat bilerek bir süre sustu. Kadın tekrar konuştu:"Anlaşıldı, senin cevap vereceğin falan yok, ben gidiyorum. Size de iyi günler bayım." Deyip gidiyordu ki adam önüne geçti:"Sen suçlu değilsin," dedi kadının gözlerinin içine bakarak. 

Kadın iyice titriyordu, iki eli de boğazına yapıştı. Adam dayanamadı, kadının boğazındaki ellerini tuttu. Kadın durdu. Elleri de durdu. Napacağını bilemedi. Kendini belki bu karşısındaki adama bırakmak istiyordu ama bu doğru olamazdı. Adam, kadının ellerini tutup indirdi ve kadına baktı:"Seni merak ediyorum," dedi. "Beni merak falan etme," dedi ve nefes alıp devam etti. "Ben önemli birisi değilim." Çenesini sol omzuna kaydırdı. Adam onu çenesinden tutup kendine çevirdi:"Saçmalıyorsun, kimsin sen?" "İnsan, oldu mu?" Sinirlenmişti. "Sık sık buraya gelir misin?" "Evden uzak kalmak istedikçe e-" Durdu ve adama baktı:"Ne- Neden soruyorsunuz? Yoksa beni mi takip edeceksiniz?" "Hayır, hayır yanlış anladınız. Ben sadece sana yardım etmek istemiştim." "Bana yardım etmeni gerektirecek bir durum olmadı." Adam "sen öyle san," diye fısıldadı ve kadının gitmesine izin verdi.

YASAKLI BÖLGEWhere stories live. Discover now