Kâbus

265 199 53
                                    


İnsanlar da her bir yağmur damlası gibiydi. Yere düşerken birbirlerinin üzerine düşerek, onları ezerek ve kırarak yere çarparladı. Ama sonra yağmur damlaları sonlarına kavuşup yerde su birikintisi oluştururlardı. Ve su birikintisinin sonu "güneş"ti. Güneş ortaya çıkınca hepsi buhar olup birer bulut olurdu. İnsanlar da böyle işte...

Sabah olmuştu. Adam belinin ağrısı ile uyandı. Yerinde dikleşti. Komidinin üzerinde uyuya kaldığını farketti. Kızın eli hâlâ adamın elini tutuyordu. Nasıl olurda gece hiç bırakmaz ki? Diye düşündü adam. Daha fazla sorgulamadan kızın elini bıraktı ve ayağa kalktı. Omurgasını esnetti derken kadın çığlıklar atmaya başladı. Adam, kadına döndü. Kadın terliyordu.

Ne yapacağını bilemedi. Onu uyandırsa mıydı? Ya da yanına gidip elini tutsa ona iyi gelir miydi? Onu korumak istiyorsa bir şeyler yapmalıydı ama emin olamıyordu. Zaten o değil miydi bütün gece elini tutan? Tutsa kızmaz herhalde diyip kadının başucuna gitti. Elini tuttu.

Elini tuttuğunda kadın sakinleşti. 1,2 dakika durup geri kalktı ve odadan çıkacaktı ki kadının bağırışlarını tekrar duydu. Geri geldi ve kadına bir süre baktı. Napacaktı? Onunla mı yatacaktı? Kadın resmen bunu imâ ediyordu onun için. O böyle düşünmüştü yani. Telefonundan saate baktı. Saat daha 5'di. Güneş henüz doğmamıştı. Kadına dokunmadan yanına yatmaya karar verdi ama beklediği gibi olmadı.

Saniyeler içinde kadın adama arkadan sarıldı ve burnunu adamın boynuna yapıştırdı. Ne oluyordu? Amacı neydi bu kadının? Neden boynuna bir burun yapışmıştı ki? Çok mu güzel kokuyordu?

İlk başta gerilmişti. Kalbi hızlanmıştı ama sonra bunun huzur verdiğini hissetti ve gözlerini kapattı.

Saatler sonra kadın uyandı ve yanında adamı görünce bir çığlık kopardı. Adam sesten korktu ve hemen arkasını dönüp kadına baktı.

"Ya-ya-yatağımda ne işin var?" Dedi kadın hayretler içerisinde bağırarak. "Sen istedin yatmamı, sanki sana çok meraklıydım." "Ben mi istedim?" Dedi şaşkınca. "Hadi uzatma da kalk." "Diyene bak, sen kalk önce." "Bacaklarını üzerimden çekersen..." Dedi. Şaşkınca ona bakıp ne dediğini idrak edince bacaklarını üzerinden çekti ve yataktan kalkmasını ve odadan çıkmasını bekledi. Odadan çıktığında ise başının ağrıdığını farketti ve dün geceyi hatırlamaya çalıştı.

Ne yani dün gece içip içip bu kas yığını ile mi sevişmiştim? Hayır ya olamazdı. İmkânsız böyle bir şey. Eğer öyle olsaydı ikimiz de çıplak olurduk. Saçmalama Aden. Diye kızdı kendine. Sevişmek için çıplak olmamız mı lazım? Lazım değil mi? Adamla öpüştüysem büyük günaha girdim of of. Diye kendine söylenip duşa girdi.

Mutfağa gidip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya başladı. Neden onunla yatağa girmişti ki? Sanki bilmiyordu kızacağını. Olan olmuştu işte. Kendisi de kâbus görmeseydi. Ayrıca dua etsin onu kâbuslardan kurtardım, diye böbürlendi.

Kahvaltıyı hazırlarken kapının orda bir gölge hissetti ve göz ucuyla baktı. Aden orada duruyor öylece kendisini izliyordu. Sanırım içeriye girmeye çekiniyordu diye düşünüp ona bakmadan "girmek için çekinmene gerek yok," dedi. Aden ona bir kaç adımda yaklaşıp konuştu:"Çekindiğimi kim söyledi?" Diye sordu tek kaşını kaldırıp, inkâr eden bir tavırla. Adam alayla gülümsedi ve kadına baktı. "Kalbin," dedi etkileyici ses tonuyla ve baş parmağını kadının sol göğsüne değdirdiğinde kadının kalbi tekledi. Sertçe yutkundu ve adam bunu duydu.

Gülümsemesi arttı. Fakat samimi değil alayla bakıyordu kadına. "Beni etkilemek için kâbus görüp yanına yatmamı istemeni anlayabiliyorum," dedi önündeki domateslere dönüp. "Sen geç dalganı," dedi kadın, kollarını göğsünde birleştirerek.

YASAKLI BÖLGEWhere stories live. Discover now