Gizemli Bir Mektup

895 328 558
                                    

"Ne dediğinin farkında mısın sen?" Sesi öfkeyle doluydu.
"Evet farkındayım ben okuyacağım!" Aynı şekilde onun da sesi öfkeyle doluydu.
"Ben seni elâlemin pis köpeklerine yem etmem."
"Neden baba neden? Bana güvenmiyor musun?" Sesi titremişti, ağlamaklı çıkmıştı ve zorla yutkundu.
"Ben onlara güvenmiyorum!"
"Hayır baba sen bana güvenmiyorsun!"


Hem bağırıyordu hem de ağlamaya başlamıştı ve hemen odasına kaçtı. Babası peşinden gelecekken kadın, adamın kolunu tuttu. "Bırak yalnız kalsın," dedi kocasına nazikçe. Kadın bu konuya karışmamıştı çünkü öz kızı değildi, üvey kızı olmasına rağmen de ona karşı hiç bir duygu hissetmiyordu. Onun derdi kocasıydı. 3 senedir evlilerdi, hatta 20 senedir birliktelerdi. Adam, karısını bu kadınla aldatmıştı. Kızı ise 13 yaşında babasının odasındaki rujla yapılmış öpücüklü mektuplardan anlamıştı bunu. Bu yüzden babasından nefret ediyordu. Ama nefreti babasının umrunda değildi. Üvey annesi ile de barda tanışmışlardı. Orda gözüne kestirip beğenmişti. Ama kız bunların aşkına inanmıyordu çünkü aşkdan çok ihtiyaç gibi duruyordu. Kızın gözünün önünde bile sırnaşıyorlardı sürekli. Bu yüzden kız sürekli odasına kaçıyordu. Annesini 5 yaşında trafik kazası yüzünden kaybetmişti. Annesi çok güzel ve güler yüzlü bir kadındı. Çok iyi ve akıllı bir kadındı. Annesi hayatından çıkınca hayatı alt üst oldu. İnsanlarla konuşamıyordu, çok az dışarı çıkar, çok az arkadaşı olurdu. Dışlandığı için değil, o böyle isterdi.


Odasına gidince kapıyı kilitledi ve hemen yere oturup sırtını kapıya verdi.
"Tanrım, ben bunu hak etmedim!" Sesi kırgınlık doluydu ve kendi kendine fısıldıyordu.
"Neden bu hayatı yaşamak zorundayım, nolur kurtar beni!" Ağlamaya devam ediyordu. Sesi titriyor, boğazı kasılıyor ve yalvarıyordu.
"Biri beni kurtarsın...Biri beni kurtarsın..." Diye sayıklama başladı şimdide...
Adam koltuğa oturdu bacaklarını biraz aralayıp boynunu geriye attı. Nefesleri çok hızlı ve kesik kesikdi. Kadın tam da adamın dizine oturdu ve adam ilkden tepki vermedi. "Hadi ama alt tarafı kızın için bu geceyi aksatacak mısın?"

...
Kapıdan bir kaç adım uzaklaşıp pencereye yaklaştı ve pencereyi açtı. Kafasını dışarı çıkardı, ellerini pervaza koydu. Derin derin soludu. Yüzüne çarpan soğuk rüzgarla ürpermişti. Ama onu asıl ürperten şey hayatdı, insanlardı. Kafasını pencereden aşağı eğdi. Pencere ve yerin mesafesini kafasıyla hesaplamaya çalıştı. Tahminen 5 metre olduğunu düşündü ve bir anda durdu. Kendi kendine konuştu:


"Napıyorum ben, camdan mı atlayacağım," Biraz düşünüp tekrar konuştu:"Hayır, camdan atlayarak kaçacağım." Bir süre sustu ve başını geriye çekip, ellerini de pervazdan çekip konuştu:"Ah hayır, yapamam." Dedi ama sesi diğerlerine göre daha sessizce çıkıyordu. "Yapmalı mıyım?" Pencereyi kapatmadan pencereye arkasını döndü:"Tanrım, bana yardım et," dedi. "Saçmalıyorsun Aden, Baban anlık bir sinirle öyle konuştu. Yat, uyu şimdi." Dedi ve yatağa yürüdü, pencereyi kapatmayı unuttuğu için geri döndü ama pencerenin pervazına bir kuş konmuştu. Beyaz bir kuştu, gözlerinin önünde kusursuzca duruyordu.


Bir süre uzaktan kuşu izledi, kuş da ona baktı ama korkudan uçup gitmedi. Bunu fırsat bilerek kuşa yaklaştı, parmağını yavaşça kuşa değdirdi. Göz yaşları dinmişti; yüzünde samimi, içten bir gülümseme vardı. Kuş bir anda pervazdan az yukarısına uçtu. İlk başta buna şaşırsa da kuşun ayaklarında bir mektup olduğunu farketti. Mektubu yavaşça alıp yatağına oturdu ve kuşa göz ucuyla baktı. Hâlâ gitmemişti hatta pervaza geri konmuştu. Mektuba dönüp fısıldadı:"Kim bana mektup gönderir ki?" Kaşları çatılmıştı, elleri titriyordu. Merakla ve yavaşça mektuba zarar vermeden zarfı açtı. İçinde siyah, düz bir kağıt vardı. Aynı zarf gibi o da siyahtı. Katlanmış kağıdı zarftan hızla çıkardı ve yavaşça açtı. Kağıt, zarf ile aynı tonda kapkaraydı fakat yazılar beyaz mürekkep ile yazılmıştı. Biraz kağıdı inceledikten sonra okumaya başladı:


"İlk başta beyaz kağıda beyaz mürekkeple yazmaya karar verdim. Tıpkı senin kalbin gibi ama yazıların gözükmesine imkân yoktu bu yüzden ben de siyah kağıt seçtim. Herneyse konumuza dönelim. Sana kim olduğumdan bahsetmek istemiyorum ama sadece şu kadar bil:"Ben kötü birisi değilim." Şuanda aklından geçenleri hissediyorum ve ne yapmak istiyorsan onu yap. Fakat beni bulmadan yaparsan başın belaya sıkışır haberin olsun. Bu arada kuşuma iyi bak çünkü onu özenle seçtim. O da bu yazılar gibi beyaz, en çok da kalbin gibi..."


Imza yoktu. Evet doğru görüyordum isimsiz, gizemli birinden sıradan bir mektup. Sıradan mı? Enteresan bir şey bu. Aklımdan geçenleri biliyormuş. Kâbusta olmalıyım değil mi? Tanrım nasıl bir kâbus bu? Aklımı kaçıracağım. Onu neden buluyorum, o kim ki? Kendini ne sanıyorsun aptal herif! Kağıda öfkeyle küfrederken kuşdan ses gelmesiyle kafamı ona çevirdim. Kuş korkup olduğu yerde havaya yükselip kanatlarını çırpmaya başlamıştı. Başımı mektuba geri çevirdim. Gizemli bir mektup ve bir kuş. Hah. Kafayı yiyorum değil mi? Ne tür bi hastalığa bulaştım acaba?


Kuşun çırpınmaları durmuştu ve tekrar pencereye baktığımda kuş yoktu. Hemen panikledim ve pencereye koştum. Etrafa baktım, yere baktım ama kuş yoktu. Gitmişti. Tedirgin olmuştum. Bacaklarım titriyordu ayakta duramayacağımı anlayınca hemen yatağa oturdum. Fakat bir şok daha! Mektup kül olmuştu. Geriye sadece külleri kalmıştı. Havayı kokladım. Ateş kokusu yoktu. Yatağın üzerini yokladım, küller dışında hiç bir şey yoktu. Küllere elimi değdirdiğim an ürperdim. Çok soğuktu. Sanki yeni yakılmamış gibiydi. Külleri hemen yatağımdan temizleyip camdan dışarı attım ve penceremi kapatıp perdemi çektim. Kalbim deli gibi atıyordu, nefeslerim kesik kesikti ve göğsüm hızla inip kalkıyordu. Bu ne şimdi? Yeni bir kâbus mu? Bugün bu kadar aksiyon yeter bence. Yarın sabah evden çıkarım temiz bir hava alırım kendime gelirim. Diye düşünüp yatağa ilerledim. Son bir kez pencereme bakıp yorganı üzerime aldım.

YASAKLI BÖLGETempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang