six

1.8K 282 238
                                    

Babası sinirle bağırdığında jisung ne olduğunu anlamamış, duraksamıştı.

"Çabuk kocanı da alıp eve gel!? İkinize soracak hesaplarım var!"

📎

İkili bay Han'ın evine geldiğinde jisung umursamazca, minho ise sabırsız bir şekilde adamı bekliyordu.

Adam dev gibi olan salondan içeri girdiğinde, hizmetçilere gitmelerine dair kaş göz yapmıştı.

"Han jisung! Sen ne cüretle evinize ayarladığım hizmetlisi ayartırsın!"

Jisung babasından yediği anı tokatla öksürüp yere düşmüştü. Minho ise sevdiğinin yere düştüğünü görünce onun yanına eğilmiş, kendilerinden büyük olan adama bağırmaya başlamıştı.

"Bay han! Asıl siz ne cüretle benim kocama el kaldırabiliyorsunuz ha! O artık sizin oğlunuz değil! Benim kocam! Eğer bir daha kocama el kaldırırsanız, benim yapacağım şeylerden korkun!"

Adam şaşkın gözlerle ikiliye bakarken, jisung gözlerinin dolmasını engelleyememiş, hızla ayağa kalkarak evdi terk etmişti.

Hem sinirden gözünün dolması, hem de minho'nun gözü önünde küçük düşmesi yetmiyormuş gibi, bir de çok sevdiği (!) oğlan onu babasına karşı savunmuştu.

Jisung hızla yürürken sadece ayağının onu götürdüğü yere gidiyor, sinirden akan yaşlarına engel olamıyordu.

Oğlan kulağının yavaşça çınladığını ve gözlerinin kapandığını his ettiğinde, ara sokaklardan birine girip kusmaya başladı.

Yine oluyordu, ölüm için aldığı ilaçlar onu öldürmek yerine, ona sadece acı yaşatıyordu.

Oğlan kan kustuktan sonra, üstünde kırmızı lekeler oluşan beyaz gömleğine baktı.

Çocuğun ağzı, yüzü kan içindeyken yavaşça doğrulmaya çalışıp yere düşmüştü.

Jisung ıssız bir ara sokakta kırık bira şişelerinin arasında, kanlar içinde oturmuş gök yüzündeki yıldızlara bakmıştı.

Bu olanların bu kadar uzun ama bu kadar da kısa sürmesi, oğlan için ilk defa bir şey ifade etmemişti.

...

Minho tam kocasının peşinden gidecekken kolunun sertçe kavranmasıyla, kolunu tutan adama bakmıştı.

"Eğer kocana sahip çıksaydın, bunları yaşamak zorunda kalmazdı"

Oğlan kolunu sertçe adamdan kurtardığında, giriş kapısına yönelmişti.

"Çok aşık olduğun sevgili oğlum jisung'un senin yerine orospuları tercih etmesi canını çok yakıyor değil mi?"

Adam sırıttığında, minho sinirle kapıyı çarpmış, oğlanın gideceği ara sokağa doğru koşmaya başlamıştı.
Orayı biliyordu çünkü küçüklükten beri ne zaman kavga etseler ve ya çocuğun ne zaman bir problemi olsa, oğlan her zaman 'kendi' bölgesine yani ara sokaklara kaçardı.

Minho siyah olan gece içinde beyaz tül gömleğin ucunu gördüğünde, hızla oraya doğru koşmuştu.

Kendini aniden sokağın içine ittiğinde, kocasının bedenini zar zor görmüş, onun ne halde olduğunu bilmeden siyah arabasının içine kadar sırtında taşımıştı.

Jisung'a karşı sanki kırılabilecek bir porelen gibi davranması, oğlanın gururunu okşarken, oğlanı arka koltuğa bırakıp kendinde yanına yerleşmişti.

Minho arabanın içindeki aydınlatmaları açtığında, ağzı, t-shirtü ve elleri kan içinde dışarıya güçsüzce bakan elleri ölesiye titreyen bir oğlan beklemiyordu.

Çocuk hızla kocasının titreyen ellerini alıp dudaklarına bastırdığında, oğlanı kendine çekmiş, göğüsüne yaslanmasını sağlamıştı. Jisung ise hemen geri çekilmiş, titreyen ellerini kendine çekip bağırmıştı;

"Acımana ihtiyacım yok!"

Jisung hızla arabadan inip son sürat koşmaya başladığında, arkasından gelen oğlanı fark etmemiş, bu gün olanlar aklına geldikçe hızını iyice arttırmıştı.

Taki,

Soğuk ve kanlı ellerini, sıcak ve tertemiz olan ellerin tutmasına kadar...

Minho tuttuğu ellerden, oğlanı kendine çevirince, jisung ona vurmaya çalışmış, ama başaramamıştı.

"BIRAK!"

"Kendine neden bunu yaptın?"

"Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok!"

"Jisung"

"..."

"Ben aptal değilim, ayrıca artık 'benim' olduğun için öyle istediğin her şeyi yapamayacaksın."

"Ay çok korktum, bide badboy mafyalar gibi tüm evi siyaha boyattırıp tüm gün bana sebze yedir istersen!"

"Bence Wattpad okumayı bırakman lazım"

Minho hala çırpınan oğlanı kendine sıkıca bastırıp sarıldığında, jisung sonunda yenilgiyi kabul edip, kocasının sıcak kollarında huzuru bulmuştu.

Ellerini geri çektiğinde, artık titremediğini ve rahatlamış olduğunu görsede, bunu en büyük düşmanının tarafından yapılması ona koymamış değildi.

"Hadi, gel evimize gidelim"

Ve o gün han jisung oğlanın gözündeki parlak, ayrıca bir o kadar da sevecen bakışta hayat bulmuştu..

Kim bilir belki herşey iyi olacaktı?

Ya da kim bilir...Oğlan sadece cehennemi yaşayacaktı...??

Yb için 15 vote😺

Ece kaçar 😽

one house two enemy / minsungWhere stories live. Discover now