seven

1.8K 281 159
                                    

Ve o gün han jisung oğlanın gözündeki parlak, ayrıca bir o kadar da sevecen bakışta hayat bulmuştu..

Kim bilir belki herşey iyi olacaktı?

Ya da kim bilir...Oğlan sadece cehennemi yaşayacaktı...??

📎

Jisung son kez aynadaki damatlık giyen haline bakmıştı.

Oğlan minho'dan daha iyi gözüktüğüne kanaat getirip kendi kendine magazin şovundaymış gibi poz vermeye başladığında, hyunjin içeri dalmış, kuzenini en utanç verici anında yakalamıştı.

"JWVSKQHSOWJ, SUNGCAN BU HALİN NE BÖYLE"

"Gülmesene lan, varya sana sinir oluyorum zaten. Şuradan bi siktir git"

"Kırdı. Ama merak etme mükemmel halini kameraya çektim, büyüyünce eniştemle çocuklarınıza gösterirsiniz"

"Kaçman için sana yaklaşık on saniye veriyorum.."

"Herkes seni bekliyor hadi, nikaha daha da gecikme, yoksa bay Han'ı biliyorsun, ikimizide varya"

"Tamam tamam, artık gidersen"

Jisung kuzenine  minho'nun geldiğine dair kaş göz yapınca, hyunjin her zamanki gibi paniklemiş, hızlı olan bir şekilde kelimleri ağzından arda arda dizmişti.

"Peki, beni arıyor olursan annemin yanında olacağım"

"hadi çok konuştun, artık bi.."

"Tamam Lee jisung, ben gidiyorum"

Oğlan kuzenine göz devirdiğinde, hyunjin kaçmış, çoktan nikah masasının ordaki yerini almıştı.

Minho ise hyunjin çıktığında oğlanın olduğu küçük odaya girmiş, jisung'u baştan aşağı itici bakışlarıyla süzmüştü.

"Benim daha yakışıklı olacağımı biliyordum"

Jisung, minho'nun kendini beğenmiş tavırlarına göz devirdiğinde, minho saçını savurmuş, oğlana tek kaşı havada bakmıştı.

"Ne oldu? Sende yenilgiyi kabullendin herhalde. Tabi insanın benim kadar yakışıklı ve karizmatik bir kocası olunca böyle oluyor, malum. Zaten birinin seni böyle bir tiple alacağını da düşünmüyordum"

Oğlan itici bit tavırla konuştuğunda, jisung oğlanın saçını çekiştirerek yüzüne bakmıştı.

"Bana bak! Benimle doğru konuş! Seni aptal!"

"Saçımı bırakkk! Yahh Lee jisung sen gerçekten beni deli etmek için dünyaya gönderilen bir şeytansın"

İkili birbirini yıkmaya devam ederken aniden odanın kapısı açılmış, içeriye bayan Lee -çocukların bu halini görünce- çığlık atarak girmişti.

"Bu halimiz ne böyle! İnsanlar sizi dışarıda bekliyor, çabucak gelin ve şu imzaları atın!"

Kadın odadan bağıra çağıra çıktığında, minho jisung'a, jisung'ta minho'ya bakmıştı.

İkili aniden birbirlerinin dağılmış halini görünce kahkahalar içinde birbirine vurmaya devam etmişti.

En sonunda saçlarını düzeltip, artık çıkmaları gerektiklerine kanaat verdiklerinde, minho oğlana kolunu uzatmış, onun girmesini beklemişti.

Jisung aslında istese kaçabileceğini biliyordu, ya şimdi minho'nun o uzattığı koluna girecekti, ya da arkada duran kapıdan kaçacaktı.

Minho oğlanın bu düşünceli halini fark edince, aniden çocuğu kolundan çekmiş, kendine yapışmasını sağlamıştı.

"Eğer kaçma gibi bir düşüncen olursa, babamın adamlarının seni öldüreceğini biliyorsun değil mi?"

Oğlan kocasının kurduğu cümledeki haklılık payını görmezden gelemezken, minho oğlanın belini koluyla sıkıca kavramış, kendiyle birlikte onu da odadan çıkararak kırmızı halının üstünde yürümeye başlamıştı.

İkili gözle görünür hizaya geldiğinde, herkes alkışlamaya başlamış, magazinciler ikisinin deli gibi her kareden fotoğrafını çekmişti.

Minho magazinin de geldiğini görmesiyle jisung'a daha da çok yapışıp belindeki elini sıkılaştırmıştı.

İkili en sonunda nikah masasına geldiğinde, minho sağa, jisung ise sol tarafa oturmuştu.

Nikah memuru konuşmaya başladığında, oğlanların ikisi de ona dönmüştü.

"Evet, bu gün sizlerle birbirini seven iki genci, yaşlısıyla ve gençliğiyle birlikte kavuşturmak, ayrıca sonsuza kadar kader iplerini bağlamak için buradayız"

Jisung'un gözleri kalabalık içinde, minho'nun en yakın arkadaşı ile konuşan changbin'e gitmişti.

Changbin'le bebeklikten beri arkadaştı ve her an -hyunjinde dahil- birbirlerinin yanında olmuşlardı.

Arkadaşıyla bakışları birbirlerine kenetlendiğinde, changbin oğlana sanki veda ediyormuşçasına hüzünlü bir şekilde bakıyordu.

Jisung'ta bunu fark edip yüzünde buruk bir gülümsemeyle oğlana bakmıştı.

"Jisung"

Kulağına adının söylemesiyle, oğlan minho'ya bakmış, minho ise gözleriyle nikah memurunu işaret etmişti.

"Bay han, cevabınız nedir?"

Jisung o an mekandaki herkesin ona pür dikkat baktığını hissetmişti. Oğlan stres olduğu için elinin titremesine engel olamazken, minho alttan oğlanın elini tutup, ona güven vermek istercesine kafasını sallamıştı.

"Evet"

Ortamdan bir alkış geldiğinde, bay han o an oğlunu kınayan bakışlarla süzüp göz devirmişti.

İkili imzalarıda attığında, nikah memuru konuşmaya devam etmişti;

"Birbirinizi öpebilirsiniz"

İkili birbirine baktığında, o an ikiside -minho hariç- dudaklarını birleştirip kısa bir öpücük bırakmışlardı.

Minho aslında oğlanı daha çok öpmek istese de, duygularının açığa çıkacağını bildiği için kendini dizginlemiş, artık onun olan kocasına bakmıştı.

jisung ise yenilgiyi kabul edip, oğlana olan bakışını sürdürmüştü..

...

Yb için 20 vote 🤭

Ece kaçar 😽

one house two enemy / minsungWhere stories live. Discover now