fourteen

1.6K 266 409
                                    

Oğlanın çocuğun şekerimsi kokusu sayesinde, mayışmaya başlayarak, kendini uykunun kollarına bıraktığında,

Bir şey almak için gelmiş, ama içeri girmeyip kendisinin söylediği tüm cümleleri duymuş olan hyunjin'den habersizdi..

📎

Dörtlü yemek odasının baştan sonuna  kadar uzanmış olan on kişilik yemek masasında, karşılıklı oturmuş kahvaltı yapaken, normalde her zaman sesli ve garip davranışlar sergileyen hyunjin'in rahatsız edici sessizliği, masadaki diğer herkesin de dikkatinden kaçmamıştı.

"Ellerine sağlık minho"

Oğlan soğukkanlılıkla çatalı sertçe masaya koyduğunda, minho kaşlarını çatmış, ayağa kalkarak hyunjin'in kolunu sertçe kavramıştı.

"Sabahtan beri ne bu tavırların? Sen kendini ne sanıyorsun?"

"Kolumu bırak"

Çocuk kuzeniyle eşine bakarken derin bir iç çekip kuzenine 'ne var' anlamında kaşını kaldırıp başını sallamıştı.

Seungmin ise olanları sadece izliyor, yorum yapmadan tabağındaki yemeklerle oynuyordu.

En sonunda ikili öylece kaldığında, jisung minho'nun elini tutarak hyunjin'i bırakmasını sağlamıştı.

kocası birleşik olan ellerine bakmış, ardından sırıtmaya başlamıştı.

Oğlanın kuzeni ise, adamın bu gereksiz mutluluğuna göz devirmiş, ardından kuzenine kaş göz yapmıştı.

Çocuk anlarcasına başını salladığında, yapılı olan vücut başını çelimsiz olana çevirip, o çok bilmiş tavrıyla bakmaya başlamıştı.

"Ne var?"

"Bakıyorum da elimi tutmak için türlü türlü bahanelerle sığınıyorsunuz jisung bey"

"Hyunjin'ime zarar verme diye tuttum elini, ama bakıyorum elimi tutmak çok hoşuna gitmiş?"

"Ya hoşuma gittiğini inkar etmezsem hm?"

"Yalnız bende burdayım, vallahi helal yani sizin de iş zor, ikinizde birbirinize aşık olduğunuz için bunu kabullenemeyip anca birbirinizi eziyorsunuz"

Seungmin konuştuğunda, minho rahat bir tavırla, jisung ise papatya tarlası versen düzenleyecek olan o gerginliğiyle konuşmaya başlamıştı;

"Hah! Ben mi Lee minho'ya aşık olucağım! Ben eşcinsel bile değilim!"

"Daha geçen gece bana içine girmem konusunda yalvarırken öyle demiyordun ama güzelim"

Çocuk utançla yenigliyi kabul edip, -hyunjin'in yanına çıkmak için fırsat bulduğundan dolayı- hızla üst kata kaçmıştı.

Kuzeninin kaldığı misafir odasının önüne geldiğinde, iki kez kapıyı tıktıklatıp içerden onay gelince, odaya girmişti.

Hyunjin'in kendi için düzenlettirdiği beyaz ve ferah temalı olan oda, jisung'un içini ısıtırken, hyunjin geniş olan odada L şeklinde olan koltuğa uzanmış, telefonundan yaoi okuyordu.

"Hyuncan, acaba neden sabah bu kadar sinirliydin?"

"Az iki dakika sus sungcan, jinx okuyorum"

"Oha yeni bölüm gelmiş mi?"

"Gelmiş"

"Hyuncan, bana bak. Sonra okursun yaoi'ini, hem konudan kaçmaya çalışma"

Oğlanın kuzeni derin bir nefes aldığında telefonu yana fırlatmış, kuzenine oturması için çalışma masasındaki sandalyeyi göstermişti.

Çocuk, dönen oyuncu koltuğu benzerindeki konforlu sandalyeye kurulurken, hyunjin keskin bakışlarını jisung'a atıp konuşmaya başlamıştı.

"Konunun ne olduğunu anlayamadım"

"Minho. Konumuz senin sevgili kocan minho."

"Ne olmuş minhoya?"

Kısa olanın eli aniden titremeye başladığında, içinden kocaman bir 'siktir' çekmişti.

Anksiyetesinin her zaman bu tarz durumlarda ortaya çıkması oğlanı deli etsede, oğlan kuzenine belli etmemek için ellerini birbirine geçirmiş, arkasında birleştirmişti.

"Minho galiba seni seviyor sungcan"

Bedenen küçük olan, hyunjin'in bu lafına ciddi anlamda kahkaha atarken, L koltukta oturan oğlan, 'her zamanki jisung' diye düşünüp kuzenine göz devirmişti.

"Komik şakaymış, hadi ama hyuncan. Cidden iki saatir bana bu şakayı yapabilmek için mi ciddi ifadeler takınıyorsun?"

"Ben ciddiyim, hatta gece sen uyurken, 'sadece benimsin' gibi cümleler söyledi.

Oğlan güle güle kuzeninin odasından çıkıp kendi yatak odasına gittiğinde, derin derin nefes alıyordu.

Sanki biraz etkilenmiş gibiydi? Ya da bu durum hoşuna gitmişti.

Jisung ne düşündüğünün farkına varınca kafasını hızla iki yana sallayıp, hyunjin'in onla taşşak geçtiğini kendine hatırlatmaya başlamıştı.

Ama nedense şuan aklında sadece bir cümle vardı ve bu cümle sürekli aklında tekrarlanıyordu:

'sadece benimsin'

Oğlan bu cümleyi minho'nun sesinde hayal edince, derin bir şekilde inleme isteğini tutamamış, ardından kapıdan içeri giren kocasına bakmıştı.

Minho girmeden önce duyduğu inleme sesi yüzünden jisung'a bakmış, ardından sırıtarak tam önüne dikilmişti.

Yapılı olan beden elini karşısındaki eşinin saçına attığında, hafifçe okşamış, elinin altında kendinden küçük duran çocuğa bakmıştı.

İkili aralarındaki çekimin farkında olsa gerek, ortamın sessiz bir hal almasına izin vermiş, sonrasında ise
Oğlanın, yavaşça elini çocuğun ensesine indirmesiyle, ortamdaki atmosfer daha da ağır bir hal almıştı.

Gözlerindeki bakışların birbirleriyle kesişmesiyle, minho yavaşça dudağını yakınlaştırmış, jisung ise yüzünde hissettiği nefesle gözlerini titrekçe kapatmıştı.

"Öp beni"

Boyu kısa olan vücut konuştuğunda, uzun olan geriye çekilmiş, ardından karşısında, ona kaşları çatık bir şekilde bakan oğlanla duraksamıştı.

"Öpücük mü istiyorsun? O zaman şirketten dönünce akşam, bir iddaya gireceğiz. Kaybeden kazananın istediğini yapar"

"Kabul"

"İyi o zaman Lee jisung, oyun başlasın"

...

Selammm, nasılsınız güzellerim
Beni sormayın ben baya garip hissediyorum vallahi

Bunu sürekli söylüyorum ama sizi çok seviyorum, iyiki varsınız. Şu dönemde beni en çok mutlu eden kişilersiniz 💋

Yb için 100 vote 😻 (baya düşürdüm değerimi bilin JWBKSBWKSBWOBSOW)

Ece kaçar 😽

one house two enemy / minsungWhere stories live. Discover now