Sert yutkunuşlarım boğazıma dizildi. Çaresizlik boynuma bir urgan misali dolandı. Dudaklarım titrerken yavaşça araladım. "Nereye gideceğim peki? Benim bu kasabadan başka gidecek bir yerim yok." dedim çaresizce.
Çaresizliğin bir dermanı yoktu.
Göz b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
♧
Bölüm Beş: Yüreğe Ekilen İlk Şakayık Çiçeği
♧
Yazar Anlatımından...
Kol saatine kısa bir an çarpan gözleriyle gelmelerine az bir zaman kaldığını gördü. Keskin bakışlarıyla fazla kalabalık olmayan restoranın içini inceledi bir müddet.
Restoranın cam kapısı aralanıp açılan kapıdan içeriye süzülen bedenlerle ahşap masanın üzerindeki birbirine kenetlediği ellerinden ayırdı göz bebeklerini.
Teyzesinin tanıdık siması gözüne çarptığında oturduğu sandalyeden kalkmıştı Kılıç Arslan.
Uzun boyuyla masanın arkasından çıkarak gelenleri karşılamak için masalar arasındaki boş alana geçti. Heybetli gövdesini saran jilet gibi ütülenmiş olan siyah takımın ceketinin düğmelerini ilikledi misafirlerini karşılamak için kendine çeki düzen verirken.
Koyu yeşil gözlerin adresi masaların arasından kendisine doğru gelmekte olan iki kadına çevrildiğinde teyzesinin bir adım gerisinden gelen bedenle tüm dikkati dağıldı.
Nil'in sözleri yankılandı kulağında. "Cebine sığdıracağın ebatta bir hatun," demişti son derece eğlenen bir ifadeyle.
Kirpikleri birbirine yanaşıp yeşil gözleri kısılırken zihni geçmişten ona bu tanıdık suretin kim olduğunu hatırlattı.
İlk görüşte hatırlamıştı. Çocuksu yüz hatlarının olgunlaşarak ziyadesiyle güzelleşmiş olduğunu gördü.
Beyaz bir ten rengine sahip olduğundan soğuğun etkisiyle yanakları ve burnunun ucu hafiften kızarmıştı. Eskiden olduğu gibi.
Nokta burun, diye ona takıldığını anımsıyordu. Suratının ortasında minicik bir nokta gibi dururdu çocukken. Şu an da o zamankinden farklı değildi.
Ela gözlerinin rengini belirgin hâle getiren koyu yeşil tonlarındaki eşarbın sardığı yuvarlak yüz hatlarında gezinen bakışlarını güç bela indirdi yere.
Dişlerini birbirine bastırdığında çenesi kasılmıştı. Çene kaslarını gerginlik içerisinde oynattı. "Bu kadar güzelleşilir mi ulan?" diye mırıldandı ağzının içinden.
Tesettürlü olduğunu biliyordu. Annesi söylemişti. Eşarp alışverişi yapacağını ve müstakbel gelinine de alacağından bahsetmişti. Evin gelini olarak benimsenmişti çoktan. Annesi, babası ve kardeşleri daha görüşme gerçekleşmeden Kılıç'ı Aslıhan'la evli ilan etmişlerdi.
