🔧 SON

1.3K 47 17
                                    

🤍

Gelmez sanıyordum, harbiden geldi.

Salıncakta ayaklarımı anlamsızca ileri geri sallarken artık boş boş elimdeki bira şişesine değil motordan hızla inip yanıma gelen Karan'a bakıyordum.

Cebine bir hışımla attığı anahtardan sonra adımları tam karşımda bitmişken buradan epey heybetli görünüyordu.

Bu sefer kask takmamıştı.

Dağınık saçları alnındayken sokak lambalarının ışığı o güzel yüzüne vuruyordu. Onu görmek bile kasıklarımı sızlatıyor. Bu normal olamazdı?

Ben gerçekten kafayı sıyırdım galiba sonunda.

Kendine gel Leman!

Gelemeeeeemmm.

"Bok mu var tek başına geliyorsun?!" Sakin kalmaya çalışsada sıktığı çenesi hiç öyle olmadığını gösteriyordu.

"Sanane kimle geldiğimden? Sen gitsene sevgilinin yanına." Dedim.

Hala sarhoşluktan dengem şaşmamış olsa da kelime kurmanın zorlaşmaya başladığını fark ediyordum.

"O benim sevgilim değil!" Diye bağırdı.

Salıncaktan sinirle kalkarden normal bir şekilde kalkamayıp kaymıştım. Karan kollarımdan tutup dengemi sağlarken ona teşekkür etmeyecektim.

Bağıracaktım!

"O zaman neden aynı yatağa giriyorsun!"

"Öyle gelişti diyorum ya güzelim."

Kollarımı ondan kurtarıp bir adım gerilerken salıncağa takıldım. Ve yine az daha götümün üzerine yere yapışıyordum. Elimdeki biranın yarısı dökülmüştü, ama Karan sağ olsun hala hayattaydık. İki olmuştu.

Elimdeki şişeyi almaya çalıştığında kendi ağırlığımı da vererek şişeyi yere doğru çekmeye başladım. Ama o sanki çocuğun elinden şeker alır gibi kolumu tutup şişeyi bir hışımla çektikten sonra dengemi sağladığımdan emin olup yanımdan uzaklaştı.

Bulduğu ilk çöpe biramı gömdüğünde ondan nefret etmem için bir sebebim daha vardı.

Tekrar yanıma gelip kolumdan tuttuğunda bir süre birbirimize baktık. Burnundan soluyordu, neden?

"Eve gidiyoruz." Yeniden kolumdan çekiştirmeye başladığında "Bırak!" Diye bağırdım. İçimde tutamıyordum çığlıklarımı.

Büyük bir yavaşlıkla yüzünü bana dönmüş olsa da kolumu bırakmadı.

"Ne istiyorsun leman kurda kuşa yem olmak mı? Bu saatte tek başına burada kalamazsın!" Diye konuştuğunda sıktığı dişlerinin arasından sızan kelimeler ürkünç gözüküyordu. Yada çok çekiciydiler...

"Gelmiyorum! Sanane, bana ne olduğundan? Biz sevgili miyiz? Arkadaş mıyız? Hiç bir şey değiliz sanane!"

Ağzımdan çıkan bu cümleleri büyük bir cesaretle söyledim sanmıştım, ta ki yanağımdan süzülen yaşı fark edene kadar.

"Kim olduğunla ilgilenmiyorum, bir kadını burada böyle bırakamam o kadar." Tekrar kolumu çekiştirdiğinde bu sefer nasıl bir kafayla yaptım bilmiyorum, dişlerimi kolumu tutan bileğine saplayıp ısırmaya başladım.

Isırıyordum, koparacak kadar çok. Ama niye git gide mayıştığımı hissediyorum? Dişlerimi daha çok sıkıp kendimde güç bulmaya çalışsam da olmuyordu. Kafamı da kaldıramıyordum, vücut kontrolünü kaybetmek üzereydim sanırım.

"Niye kolumu yalıyorsun?" Karan'ın şaşkınlık kokan sesini duyduğumda gözlerim fal taşı gibi açılırken yaptığım şeye baktım. Isırmıyordum, hayvan gibi emcüklüyordum!

Kafamı geri çekmeye çalıştığımda gözlerim kararsa da toparladım ve malesef morarttığım yeri gördüm.

"Leman?" Diye usulca sordu. Bakışlarımı ona çeviremezdim, kahretsin rezil olmuştum.

Ne yapacağımı düşünürken kafamda gezen tilkilerin en tekinsizine yakalanmıştım.

Aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapatıp dudaklarına yapıştığımda amacım neydi bilmiyorum. Sadece o durumdan kaçmak istemiştim.

İnanırsan.

Uzun zamandır istiyordum, delicesine öpüşmek o günkü gibi beni arzuladığını görmek istiyordum.

Ama ben öyle duvar öpüyormuş gibiyken Karan'ın bir anda geri çekilmesiyle nevrim şaştı.

Büyük bir boşluğun içine düştüm. Benden bu kadar mı soğumuştu? Artık başkaları vardı ve beni istemiyor muydu?

Gözlerim dolarken çenemin de titremesi bu gecenin kalp kırıklıklarına bir atıfta bulunuyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlarken onu karşısında daha da küçülmemek için ellerimle yüzümü kapattım.

Ama o buna bile izin vermedi. "Ağlama Leman." Dedi ellerimi sertçe yüzümden ayırırken. "Sen artık beni sevmiyorsun... ağlayacağımm..." hıçkırıklarımı tutamazken iç çekişlerim de azalmıştı, nefes almak istemiyordum. Burada ölüp gitmek istiyorum.

"Ne alakası var? Seni öpmedim çünkü beş dakika sonra karanını değiştireceksin! Ne istediğini bilmeyen bir çocuktan farkın yok!" En sonunda sabrı da taşmış ben burada ağlarken üstüne bana daha çok bağırmıştı. Ellerim titriyordu, onu kızdırmış olmak, kalbimin kırık olması, bana bağırması...

Her şey üst üste geliyordu.

Yada ben bu adamla tanıştıktan sonra gerçekten küçük bir çocuğa dönmüştüm.

Şimdi bakıyorum da o hayatımda değilken böyle şeylere ağlayacağımı söyleseler oturur iki saat gülerdim.

Kalbim daha ne kadar ezilip büzülebilirdi bir gün içinde? Beni hala istiyor ama başka kadınla yatağa mı giriyordu? Demek ben olmasam hayatı hep böyleydi. Sevgiliden farksız yaşadığı kız arkadaşları vardı.

Bu çocuğu onlara yar etmek istemiyordum ama onunla daha fazla konuşacak yüzüm yoktu. Kalbim çatır çutur binlerce parçaya ayrılmışken bunu yapamıyordum...

"Hiç bir şey diyemiyorsun! Bu yüzden işte, ben açık açık istersen sen hep susuyorsun." Artık pes etmiş gibi son kelimeleri ağzından bir fısıltıyla çıkmıştı.

Bedenimi kucaklayıp motorun üzerine koyduğunda önüme oturdu ve ellerimi sıkıca beline sardı.

"Leman sakın bırakma beni!" Diye bir uyarıda bulunduğunda ben her lafını çok başka yerlere çekmiştim. Seni bırakmayacaktım Karan.

Başım omuzuna yaslıyken olumluca salladım.

Sırtı ne kadar güzeldi, yanağımı oraya sürtmek içimi bir hoş yapıyordu...

🤍

Bozuk Motor | TextingWhere stories live. Discover now