🔧 GÜZEL GÜNLER

590 10 11
                                    


🤍

Böyle nasıl anlatılır bir gece, insan her saat kalkıp camdan dışarı bakar mı? Ben baktım. Kimsecikler yoktu, ben amaçsızca perdenin arkasından izledim yıllardır aşina olduğum sokağı. Sonra saatlerce şarkı dinledim. Biraz ağladım, biraz güldüm. Uyuyamamıştım. Nasıl uyurdu ki insan, görmemiş gibi yapınca yok olur muydu gerçekleri? Sanki benim sınavım hiç bitmeyecekti. Çok nazlandığımı düşünmekten alamıyordum kendimi. O zaman neden bu kadar canım acıyordu? Sahip olduğum, hissettiğim bir sevgi damlacığı bile yoktu benim hayatımda. Ondandı her önüme gelene kapılışım, hatalar yapışım.

Annesiz ve babasız bir kızdım. Belki ailemden terbiye alacak kadar şanslı değildim ama ben de bir şeyler öğrenmeye çalışmıştım. Nejla'nın yüzünü kara çıkarmamak için elimden geleni yapmıştım. Şimdi yaşananları öğrenince nasıl bakardım yüzüne? Ne derdim ben o kadına? Karakola ifade vermek ne kadar korkunç olabilirse o kadar korkunçtu. Dizlerimin bağı çözülüyordu, hapise girme korkusu kesinlikle ölümden daha beterdi. İnsan yıllarca ne yapardı o soğuk odalarda, kimsesiz?

Arkadaşlarıma ne olduğunu bile bilmiyorum, belki önünde sonunda ayrılacağımız kesindi. Fakat bu nefretleri nereden geliyordu. Ben nerede hata yapmış da her şeyi batırmıştım. Karan neden benim canımı acıtmaktan çekinmiyordu. Ben o kadar değersiz miydim?

Ben öylece ağlayacak, sonra göz yaşları bitince gönlü kolayca alınacak, sırtından bıçaklanacak, başka bir erkeği sevdiği için öldürülmeye kalkışılacak, herkesin duygusuzluğuna sıcak bir şefkatleye yaklaşacak, hep kendinden verecek kadar mı rezil bir haldeydim?

Evet tam olarak öyleydi sanırım, bok gibi bir gece geçirmiştim. Sabah yediye kurduğum zilli saat büyük bir gürültüyle ötmeye başladığında yataktan fırlayıp sesi kapattım zira Nejla bu hızıma rağmen yine de uyanmıştı muhtemelen. Bir saat sonra ruh hastası Karan gelecekti. Ve telefonumu aldığı için tam saatinde kapıda olmalıydım.

Sinirimi öyle bozmuştu onun yüzünden gecem kabus olmuştu. Belki de gelmese mışıl mışıl uyuyacaktım. Söve söve banyoya geçip yüzüme kanadanın buzullarından erimiş de gelmiş suyu yaşananlardan sonra mimikleri şaşmaktan dona kalmış yüzüm iyice bir kalıp haline gelsin diye hızlıca çarptım. Dişler mişler işlerimi halledip banyodan çıktım. Aklıma neden buluştuğumuz geldikçe ayaklarımı yere vura vura tepiniyordum.

O şerefsize bir de yataklık yapıyordum. Aslında her şeyin bana yaptığı bir şantaj olduğu söyleyip tüm suçu Karan'a gönül rahatlığıyla atabilirdim, sonra da elimi kolumu sallayarak çıkardım karakoldan. İfadeyi verdikten sonra böyle bir şansım kalmayabilirdi.

Fakat sonradan pişman olacağımı da bal gibi biliyordum, sırf Sercan'ın bana yaptıklarıydı bunu saklamamın sebebi. Karan ise sadece hayatta kalmamız için yapmam için gönderilmiş biriydi, üstelik bilerek falan da olmamıştı. Ona ya da bir başkasına ne kadar aşık olursam olayım, suçsuz biri olsaydı ölen, bu ikileme gerek bile duymazdım. Fakat bu bizi öldürmeye gelen bir ruh hastasının ironik sonuydu.

Anneannemin akşamdan sabaha tabii ki haberi hala yoktu. Olmasındı da bir zahmet. Çabucak hallolup gitsindi bu iş. Daha fazla düşünmeden aynanın karşısına geçtim. Elimde iki seçenek vardı. Ya o Karan'ı kudurtacaktım, ya da o Karan'ı kudurtacaktım. Ama bunu kıskançlıktan öldürerek mi yoksa delirterek mi yapacağıma karar veremiyordum.

Alev'le arasında bir şey geçmemiş de bilmem ne. Şerefsiz. Yalan söylüyordu işte. Reddedip durması can sıkıcıydı. Ama hala söylediği her kelimeye ölesiye sarılıyordum, başka bir şey olmuş olmasının düşüncesi bile delirtiyordu beni.

Bozuk Motor | TextingWhere stories live. Discover now