8. BÖLÜM: ᴋᴜ̈ᴄ̧ᴜ̈ᴋ ʙɪ̇ʀ ᴄ̧ᴏᴄᴜɢ̆ᴜɴ ᴍᴀsᴀʟɪ

386 43 15
                                    


ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ şᴀʀᴋısı: Billie Eilish- everything i wanted 🎶

"ʙᴇɴ sᴇɴɪɴ ʏᴏᴋʟᴜɢ̆ᴜɴʟᴀ ʙᴜ̈ʏᴜ̈ᴅᴜ̈ᴍ ᴀʙʟᴀ. ʙᴀɴᴀ ᴀɴɴᴇᴍ ᴍᴀsᴀʟ ᴀɴʟᴀᴛᴍᴀᴅı, ʙᴀɴᴀ ᴀɴɴᴇᴍ sᴇɴ ʏᴀɴıᴍıᴢᴅᴀ ᴏʟsᴀɴ ɴᴀsıʟ ʙɪʀ ʜᴀʏᴀᴛıᴍıᴢ ᴏʟᴀᴄᴀɢ̆ıɴı ᴀɴʟᴀᴛᴛı. ʙᴀɴᴀ; ᴀʙʟᴀɴ sᴇɴɪɴ ɪᴋɪɴᴄɪ ᴀɴɴᴇɴ ᴏʟᴜʀᴅᴜ, ᴅᴇᴅɪ."

-ʏᴜsᴜғ ʏᴀᴍᴀɴ

İ̇𝚢𝚒 𝚘𝚔𝚞𝚖𝚊𝚕𝚊𝚛...

𝚂𝚊𝚛ı𝚕ı𝚙 𝚊𝚐̆𝚕𝚊𝚢𝚊𝚋𝚒𝚕𝚎𝚌𝚎𝚐̆𝚒𝚗𝚒𝚣 𝚋𝚒𝚛 𝚔𝚘𝚢𝚞𝚗 𝚋𝚞𝚕𝚖𝚊𝚗ı𝚣 𝚍𝚒𝚕𝚎𝚐̆𝚒𝚢𝚕𝚎 𝚒𝚕𝚎...

▀▄▀▄ sᴜ̈ʜᴇʏʟᴀ▄▀▄▀

𝐒𝐮𝐧𝐚𝐫.

Kendimi toparlayıp ayağa kalktığımda Yusuf'u odanın köşesine sinmiş bir şekilde gördüm.

Gözlerim son kez ev halkına değdikten sonra odama çıktım.

Daha fazla orada kalamazdım. Kimsenin yaralarımı sarmasına gerek yoktu. Gerçi sarılabilir miydi, bilinmez...

Odama girdiğimde gözyaşlarım tekrar ve tekrar aktı. Yüzümü birer birer yıkadılar.

Kayarak kapının arkasına oturduğumda elimi ağzıma kapattım. Omuzlarım sarsılırken sessiz sessiz ağladım. Çığlıklara gerek yoktu, zaten zamanında duyamamışlardı. Şimdi duysalar çokta fark etmezdi. Ne de olsa o yaralar açılırken ki haykırışlarım şimdi acı birer inlemeydi.

O zaman duymayan şimdi hiç duymazdı.

Kapının ardından sessiz ve titrek ayak sesleri duydum. Çıkmayan sesimi kesmek için nefesimi tuttuğum sırada bir kelime işittim:

"Abla... "

Gelen Yusuf'tu.

Bir süre ses çıkarmadım. Onun da aynı benim gibi oturduğunu hissettim.

"Ne var, " diye tersledim.

"Yalan söylemiyorlar. " cidden yalanlatını devam ettirmek için mi gelmişti?

Alayla güldüm. "Benden sonra doğdun farkında mısın? " derin bir nefes aldığını işittim.

"Onlar öyle biri değil. "

Bu dediği beni sinirlendirdi. Zaten hep böyle olmaz mıydı, hepsi ben böyle biri değilim der ve kendini aklardı.

"Herkes öyle der. "

Bir süre ondanda ses gelmedi. Birlikte sustuk. Karanlık duygularım kalbimden aktı ve kapının altından sızıp ona ulaştı.

"Ama annemler öyle değil. Öyle olsa bana sen olsaydın hayatımızın nasıl olacağını hayal edip anlatmazlardı. "

Dediği şey beni şoka uğrattı. Doğru olabilirdi...

Hayır! Doğru değil, dedi Aslı. Yalan söylüyorlar!

Yine de sesimi çıkarmadım ve devam etmesini bekledim.

"Ben senin yokluğunla büyüdüm abla. Bana annem masal anlatmadı, bana annem sen yanımızda olsan nasıl bir hayatımız olacağını anlattı. Bana; ablam senin ikinci annen olurdu, dedi."

Kalbime lavlar döküldü sanki o an. Kavruldu durdu. Kendimi bu cümlelerin gerçek olmasını dilerken buldum.

Beni, annesi yerine koymuş olduğu gerçeği  paramparça etti.

Ne olur Allâh'ım, dedim. Ne olur geçek olsun, bana yalan söylememiş olsunlar...

Sesimin titremesine engel olamadan "y-yalan söylemediğini nereden anlayacağım, " dedim. Son bir çare ile...

Çünkü inanmaktan korkuyordum. Kendimi nefretleri ne öyle bir alıştırıp, inandırmıştımki farklı bir gerçekle karşılaşsam yıkılır ve bir daha toparlanamazdım.

Burnunu çektiğini duydum. "Çünkü abla, eyer bir başka çocuğa daha bakmak istemeselerdi bize de bakmazlardı. "

Kendimi daha fazla engelleyemeden hıçkırarak ağlamaya başladım. "Çektiğim onca acı ne olacak, öylece sizi affedecek miyim? "

Bu sefer o da hıçkırdı. "Affetme abla, seni bulamadığımız için bizi affetme. Ama ne olur, ne olur bize bir şans ver. "

Kapıyı kalkmadan biraz açtım onu görebilmek için. O da bana döndü. Kollarımı ona çaresizce açtığımda kalkmadan göğsüme sarıldı. Omuzları sarsıla sarsıla ağladı. "Abla, ablam, " dedi, kesik kesik.

Onu daha çok göğsüme çektim.

Aslı bile yumuşamıştı. Ver, bir şans ver Süheyla, dedi.

Bu sefer de onu dinledim. O, her zaman benim için en doğru kararı verirdi.

Konuşacak takatim kalmayınca onunla beraber kalkıp kapıyı kapattım ve yatağa uzandım. Bu birnevi evet demekti.

Belime sarıldı. Elim saçlarını buldu. Yavaş yavaş tutamlarını okşarken ağlamamız iç çekişlere dönüştü.

Yaklaşık on dakika sonra ikimiz de uykuya daldık.

Umarım pişman olmayız...

SÜHEYLA (ABİLERİM) Where stories live. Discover now