25. BÖLÜM:

171 18 1
                                    

Hayatla savaşım henüz ben bir aylık bile değilken başlamıştı.

İnsanların karanlığı beni bir kafes gibi sıkıştırmış daha sonrasında da kukla misali oynatmıştı. Oradan oraya sürüklenmiştim. İçimde çok sayıda köprü vardı. Her birinin sonu çıkmaz sokakları buluyor, özgürlüğüm çaresizliğim ile sonuçlanamayacak bir münakaşaya giriyordu.

Başlarda hayatımın güzel bir yere açılacağını ummuyordum, zira hayat bunu düşünebilmek için hiç fırsat vermemişti lakin şimdi öyle değildi. Şimdi beni sevdiğini düşündüğüm bir sürü insan vardı. Yanında kaç sıfır olduğunu bilmediğim kadar param vardı.

Hep hayalini kurduğum o sofrada yerim vardı ve ben artık hor görülmüyordum. Öyle ki Aslı bile sinesine çekilmişti. Ona ihtiyacım şu sıralar olmamıştı.

Şimdi ise daha savaşımın ilk bölümünü dahi tamamlayıp, geçememişken hasarlı zihnimle başka bir savaşa adımlıyordum.

Yamanlar S Koleji...

Uluslar arası, sadece zenginlerin varislerinin geldiği o okul...

Rekabetin ve sırtından bıçaklayan hainler ile dolu olduğu hakkında rivayetler olan o okul...

Buraya geleceğim tahmin edilemez bir şey elbette ki değildi ancak benim bunu düşünmek için zamanım dahi olmamıştı.

Yeni aileme adapte olma sürecim ve beni asla terk etmeyen, benimle özdeşmiş buhramlardan kaçmak pekala mümkün olmamıştı.

Ama işin sonucunda buradaydım ve olanlarla bir şekilde yüzleşmek gerekiyordu.

Öyle ya da böyle.

Ya ben olarak ya da Aslı olarak.

Ben hiç bir zaman cesur biri olmamıştım, bunu kabul ediyorum. Belki de bu sefer bir şeyler ile 'benim' yüzleşmem gerekiyordu ama şimdi olmazdı. Yapamazdım. O zaman hangi vakit bilmiyorum lakin şuan yerime Aslı geçmeliydi.

Süheyla'nın pençeleri üzerimden kalktığında ben de en az onun kadar gergindim.

En neticesinde o yine ve yine kaçmıştı.

Alper beni de kendi sınıfına götürdü. O benim aksine kendinden daha emin duruyordu.

Sınıf kapısını açtığımız anda bakışlar bize döndü. Öğrenciler henüz ayaktaydı ve belli ki öğretmen sınıfta yoktu.

Ayaktaki öğrencileri bir süre yerime mıhlanarak inceledim.

Kızlar oldukça güzel ve bakımlıydı. Çoğu şunda ağır makyaj olduğundan yaşlarından hallice büyük duruyorlardı. Üzerlerinde forma olmasa onları öğretmen sanırdım.

Saçları parlaktır hepsinin. Maşalı ve biçimliydi. Tırnakları protezdi ve çok düzgündü. Oysa ben sürekli onları yer ve kanatırdım.

Yanlarında o kadar sönük kalıyordum ki adeta ışıklarına perde çekmiştim.

Ben, Süheyla'nın aksine özgüvensiz biri olmamıştım ancak onlara bakarken imrenmeden de edemiyordum. Zamanında bırakın protez tırnağı, şampuan alacak param yoktu.

Kendimi silkeleyerek be ezik psikolojisinden kurtuldum. Böyle biri değildim. Omuzlarımı dikleştirdim. Kendime gelmeli ve oturacak sıra bulmalıydım.

Ortalarda bir sıra boştu. Ne önde ne arkadaydı. Tam benlik bir yerdi.

Çantamı sıraya koyduktan sonra kızların yanına adımladım. Alper ise sırasına yürüyordu.

Kızlara "selam, " diyerek yanaştım. Hepsinin, ama hepsinin yüzü sahte gülümsemeler doluydu. Bunu çok belli ediyorlardı ve bunu belli ettiklerinin pekala farkındalardı. O yüzden onların maskesini ben de ödünç aldım.

Kızıl saçlı, ince belli, kalın bacaklı bir kız kollarını birbirine bağlayarak bana döndü. Fındık gibi bir burnu vardı. Çok ama çok güzeldi.

"Selam tatlım. " tırnaklarında kırmızı oje olan elini uzattı. "Ben Zümrüt, memnun oldum. "

Elini sıktığım anda bakışları elimi buldu. Hareleri tırnaklarımda gezindi. Yüzünü hiç saklama gereği duymadan buruşturdu.

"Süheyla, " dedim ben de kuru kuru.

Zümrüt denen kız, elini yalandan saklamaya çalışarak üstüne sildi.

Ve ona bende kayışlar koptu... Bunların altında kalamazdım. Kızılın yanında duran esmer kıza doğru kafamı çevirdim. "Islak mendilin var mı canım? " belli belirsiz kafasını sallayıp yanda duran sıranın üstündeki çantadan mendil çıkardı.

Ondan mendili aldıktan sonra Zümrüt'ün gözlerine baka baka elimi sildim. Birkaç adımda kızlardan uzaklaşıp mendili çöpe attım.

Tekrar yanlarına döndüm. Alper de yanıma gelmişti. Kızlara yan gözle bakarak bana hitaben konuştu. "Kantine inelim, henüz derse var. " kafamı sallayarak onu onayladım.

Sınıftan çıktığımızda kolumdan çekerek beni durdurdu. "Daha ilk günden kendine rakip edinme. Bunun için çok zamanın olacak. " dedi.

Bunu pekala biliyordum. Onların çocukluğundan beri çok iyi eğitimlerden geçtiğini bildiğim gibi.

Ama ben de az değildim. Sokaklarda kışın zifir iliğinde hayatta kaldıysam bunlar benim için çok zor olmazdı.

Belki belli eğitimlerden geçmemiştim ama zekamın sivriliğinde çok zorluk bilemiştim.

Ben Aslı, tüm varisleri elemeye geliyorum.

Tabii paşam.

İki dakika bozmadan ölürsün değil mi...

SÜHEYLA (ABİLERİM) Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum