20. BÖLÜM:

215 19 2
                                    

"Valter, hoşgeldin kardeşim."

Konuştuğu kişiyi merak ederek arkamı döndüm. Döner dönmez gözlerimiz buluştu. Tanıdık gelen yüzü gözlerimi kısmama neden oldu. Bu kim am-

Lan, bu benim AVM'de konuştuğum adamdı. Onun burada ne işi olabilirdi ki?

Gözlerim tüm bu soruları yok sayarak onu incelemeye başladı. Üzerinde siyah bir takım vardı. Takımın ceketini koluna almış siyah gömleği ile kalmıştı. İki metreden uzun olduğunu tahmin ettiğim adamın boyu yetmezmiş gibi bir de kasları oldukça şişkindi. Adeta gömleğini zorluyordu.

Bunların dışında en dikkat çeken şeyi bakışlarıydı. Yüzü yoğun bir şaşkınlıkla kokuyordu. Hareleri velveleye verilmiş gibi titrekti.

Dudakları bir şey söylemek ister gibi açılıp kapandı. Dolgun etlere sahip dudakları eminim ki güzel şiir okurdu.

Kirpikleri uzundu gözlerinden damlayan tüm şarkıları tutan birer halata benziyorlardı. Kirli sakalları bir günah gibiydi. Kirliydi ama saklanmıştı sanki.

Gözüm ellerinde durdu. Sol elinde birbirinden farklı dövmeler vardı. İtalyanca olduğunu tahmin ettiğim kelimeler yazıyordu. Bunun dışında titriyorlardı.

Madde felan mı almıştı acaba? Gerçi Buğra'nın böyle bir kişiyle arkadaşlık edeceğini düşünmüyordum.

Gerçi elleri heycandan titriyormuş gibiydi. Benim ellerim de titrerdi. Oradan biliyordum.

"Valter?" diye yineledi Buğra. Adının Valter olduğunu öğrendiğim adam gözlerini benden çekip "E-Efendim? " dedi zar zor. Tepkileri oldukça ilginçti. Daha önce böyle bir adamla tanışmamıştım.

"Sen iyi misin? " diye sordu Buğra.

Valter derin bir nefes aldı. "İyiyim. İyi... " dedi içli içli. Garip biriydi.

Amacımı hatırlayıp Buğra'ya döndüm. "Ben biraz hava alacağım. "

Elini omzuma koydu birkaç saniyeliğine. "Bekle ceketimi vereyim, hava soğuk. " ceketini çıkartmasını izlerken Valter denilen şahıs, elini Buğra'nın koluna koyarak onu durdurdu. "Ben veririm. Giymiyorum ne de olsa," dedi.

Ne alakasın sen pardon da? Ne ayaksın hayırdır? Diye tam ona sövecekken Buğra bu işi devraldı.

Buğra'nın kaşları çatıldı. Kabaca Valter'ın kolunu itti. " Ne münasebet? Ben veririm kardeşime." evet, haklısın hayatım.

Ceketini çıkarıp omızlarıma attı. Valter anın veridiği gerginlikle "pardon, ben sorun olmaz diye düşümdüm. Kardeşin olduğunu bilmiyordum," dedi.

Buğra biraz da olsa rahatlamış gibiydi. "Sizin orada işler nasıl yürür bilmem ama Türkiye de yanında bir erkek olan kıza öylece ceketini veremezsin. "

Valter sadece kafasını salladı. Tam gidecekken Valter'ın yanına, takım elbiseli kulaklık takan, onun kadar büyük olmasa da büyük olan bir adam geldi.

"Patron, " dedi bozuk bir Türkçe ile. Valter, hafifçe kafasını yanındaki adama çevirdi. Muhtemelen koruması felandı.

"Ne var? "

Adam gerginlikle önündeki düğmeyi ilikledi. "Bizim adamları içeri almıyorlar. " Valter'ın bakışları Buğra'yı buldu. Tek kaşı karizmatik bir şekilde kalkmıştı.

Dışarı artık çıkar mısın, yoksa ben yerine geçip öyle mi çıkayım?

Bir dur amk. Olay var. Bunu kaçıramayız!

"Adamlarımı içeri al Buğra, " dedi, Valter. Emir vermekten hiç çekinmiyordu.

Buğra alayla güldü. "Yanında seksen küsür adamla dolaşıyorsun, hepsini öylece alacak mıyım? "

Oha amk. Bu adam cumhurbaşkanı felan mı? Bu kadar korumayı ne yapıyorsun?

Ayrıca bu adamın bu özgüven nereden geliyor amk.

"Evet kardeşim, alacaksın," dedi soğuk kanlı bir şekilde. "Sırf buradayım diye bulunduğum mekanı taramak isteyen binlerce kişi var. Unutmaki onlar sadece beni korumuyor. Çevremde dolaşan herkesi koruyor. "

Yanındaki adama emir vermek için kafasını adamdan tarafa çevirdi. Sonra bir şey aklına henüz gelmiş gibi tekrar Buğra'ya döndü. "Ve yanılıyorsun, yanımda seksen küsür adamla değil yüz tane adamla dolaşıyorum. "

Yok artık çüş daha neler!

Valter'ın yanındaki adam yanımızdan ayrıldı. Kapıdaki güvenliği kulağına bir şeyler söyledi ardından mekana peş peşe yüz tane bir birinden iri adam ve kadın girdi. Onların girişi ile sesler kesildi. Korumların her biri gayet rahat ve kordineli bir şekilde mekanın içerisine dağıldı. Artık her adım başı bir koruma vardı.

Çok havalı lan bu adam. Ben de istiyorum. Bana ne, bana ne!

Çık artık amk.

Ha, doğru. Gideyim bari.

Sonunda mekandan çıkacakken Valter bir kaç korumaya kafası ile işaret verdi. Yaklaşık otuz koruma peşime takıldı. Ne oluyoruz lan?

Buğra düşüncelerime tercüme oldu. "Ne yapıyorsun? "

Valter, gayet rahat bir şekilde omuz silkti. "Ailenizin tek kızının korumasız bir şekilde dışarı çıkmasına izin mi verseydim. Sizin ülkenizde bu da mı yasak? " Buğra derin bir nefes verdi ve beni omuzlarımdan iteledi. "Git artık sen de. " dedi.

Canıma minnet.

Ve ben en sonunda dışarı çıkabildim...



SÜHEYLA (ABİLERİM) Where stories live. Discover now